Gece koyu siyah elbisesini giyerken ben de siyah saçları beline kadar inen,sanki bu dünyaya ait değilmiş gibi duran cennet gözlü kadını düşünüyorum,yanında Dostoyevski'nin Budala'sı.Kadın düşünüyor,ne düşünüyor acaba..Saçları umut,saçları huzur... düşünüyor ,beni mi yoksa... Prens Mişkin'i mi düşünüyor olabilir mi..Niçin Budala'yı okuyor ..Okurken hangi cümlelerin altını çizdi.Bilinçli mi okuyor bu kitabı ,en güzel aşk romanın olduğunun farkında mı? Cümleri çizerken bir ara kitabı kapatıp,kalem elinde beni düşünmüş müdür hiç? Saçları uzun,beline kadar,neden beline kadar ,niçin siyah...gözleri cennet gibi...Budala...Budala...Rüyadayım,uyandım.Uyandım,rüyadayım
1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...
Gürültü ve patırtının ortasında sukünetle dolaş; Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma Başka türlü davranmak,açıkça gerekmedikçe Herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma. Telaşsız ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil olduklarında bile dinle onları; Çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır. Yalnız planlarının değil, Başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Olduğun gibi görün. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Aşka burun kıvırma sakın; O çöl ortasında çimenliktir. Yılların geçmesine öfkelenme Gençliğe yakışan şeyleri Gülümseyerek teslim et geçmişe. Ara sıra isyana yönelecek olsan bile Hatırla ki kainatı yargılamak imkansızdır. Kendi kendinle barış içinde ol. Görmeye çalış ki, Bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen Dünya yine de güzeldir. Kaynak:(Hayat Kısa,Sanat Uzun)
Yorumlar