acı...

 Adam, acı mümkün olduğu kadar kendi içine aksın diye yüzünü önüne eğmişti. Cahit  Zarifoğlu
Acı nedir, nasıl tarif edilir, resmi çizebilir mi, çizilirse nasıl çizilir? Acı, bir kadının akıttığı gözyaşı, bir babanın çaresiz çırpınışı, bir sevgilinin umutsuz ağlayışı. Acı ölümdür, çaresizliktir…Sahi acının rengi var mı,varsa ne? Siyah, kırmızı,beyaz.İki sevgili yine aynı masadalar...Yine ilk defa burada buluşmuşlar,heyecandan gözlerini birbirlerinden kaçırmış,kelimeleri bir araya getirmekte dahi zorlanmışlardı.Bu defa da susuyorlardı,ama bu susma farklıydı hem de çok farklı…Suskunluk…derin uçurum,ikisi de uçuruma bakmaktan korkmuyordu artık.Erkek suskun,kadın suskun,yapraklar sararmış,yapraklar suskun.Artık ikisi için tüm evren suskun…Halbuki neydi ilk günler,bu defa susan evren, bu çifte  güzel aşk şarkıları söylememiş miydi,ne oldu da evren artık suskun,çaresiz,yapraklar solgun.Erkek silik,küçük harflerle ‘bitti’ …Ve sustu...Kadın sustu…evren sustu…’Bitti’.Yine aynı masa,değişen neydi,’başladı’,’ bitti’. Bir yerde okumuştum:’’Her kadın hayal kırıklığıdır, asıl sevdiğimiz zihnimizdekidir.’’ Sözü, sahibinin affına sığınarak biraz değiştirelim,’’Her sevgili hayal kırıklığıdır, asıl sevgilimiz zihnimizdekidir.’’ Kadın sustu,erkek sustu…Birbirlerine ağır gelmişlerdi belli ki…garsonu bile duymadılar.Yeryüzü bu acıyı avutacak gibi değildi, o da susmuştu.Kadın yavaşça elini çantasına attı,  her şeyden habersiz sarmıştı şeftaliyi o poşete.şeftali,en çok sevgilisi seviyordu onu.Poşeti açtı şeftaliyi avuçlarının içine aldı tekrar sustu.Artık eli şeftali kokuyordu.Zaten iki kokuyu çok severdi:sevgilisinin kokusunu,şeftali kokusunu.Şeftaliyi masaya bıraktı,artık şeftali  de kokmuyordu,ne tuhaf o da susuyordu.Erkek susuyordu,birden elini cüzdanına attı,uzun uzun ona baktı,sanki tüm güzel anıları  hafif eskimiş cüzdanın içine toplanmış gibiydi,uzun bir sessizlikten sonra el yazısıyla yazılmış bir notu cüzdanında çıkarıp sevgilinin önüne yavaşça bıraktı.notta şu yazılıydı:’’ Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz.Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok.’’Kadın okudu sessizce ,uzun uzun kalbine baktı ve bir damla gözyaşı döktü şeftalinin üstüne…’Bitti.’Kadın ve erkek kalktı masadan, yürüdüler ayrı yollardan.Bir sarı yaprak düştü şeftalinin üzerine,şeftali görünmüyordu artık, aylardan eylüldü…Sahi acı neydi, farklı yoldan yürüyen kadının akıttığı gözyaşı mı?..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde