Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gece beyaz...Deniz lacivert

Resim
Hava karanlik olmasina ragmen beyaz.Beyaz gece.Dalga sesi.Zaman zaman sorarlar:En sevdigin ses nedir? Her zaman  değişik cevap veriririm.Bu defaki cevabım:Deniz sesi.Deniz lacivert.Deniz uysal bir kedi.Deniz uçsuz bucaksiz hayaller.Gecenlerde bir  söz okumuştum:"Ìnsan hayalleri  kadar büyük,hesapları kadar küçük bir varlıktır."Hayl kurmak biz de pek de uygun bir davranış değildir.Hayal kuruyorsun,gercekleri gör artık sözünü sık sık duyarız.Bu gece beyaz gece,hayal kurma gecesi.Bu gece hayallerle uyuma gecesi. Yaşamak aslında ne kadar da basit değil mi?Sanki zorlaştıran biziz.Yasamak basit olduğu için hep aramakla meşguluz,Tıpkı kolay soruda zorlanan çalışkan öğrenci gibi. Bir şeyin değerini yokluğunda anlaşılır bizde.Gece beyaz,gece duru.Gece sözleri olmayan melodi.Bu gece sadece biz olma gecesi. Hastalıkta biz olalım.Mutlulukta da biz.Bir şarkının nakaratı biz olalım.Küçük bir çocuğun günahsız elleri keza.Gece beyaz.Deniz lacivert.

İstemek...

İstemek insanoğlu'nun doğasının gereği.Hep isteriz,istediklerimizin hepsinin gerçekleşmesini bekleriz,bu  bazen olur bazen de  olmaz.Olduğu zaman şükretmenisi pek bilmediğimiz gibi,olmadığı zamanlar ise neden olmadı diye yakınıp dururuz.Hep şöyle bir inanış vardır? Çok istersen elde edemezsin,gerçekten de öyle midir,elde etmek için çok istememek mi lazım.Yazının burasında sizinle bir yazı paylaşmak istiyorum.K dergisinde(ne güzel bir dergiydi,keşke tekrar yayınlansa) Rengin Soysal ne diyor bakın: '' Aradığın şey ,onu aramaktan vazgeçtiğin an gelir seni bulur.'' der Nicholas Cristopher. Hayatın büyülü gerçeklerine dair bir tesbit bence.    İstemenin intikamı...    Artık istemediğinde bulmanın anlamsızlığı da.Çok isteyip ,isteiğine ulaştığıda hayal kırklığı  veya acı da...Hepsi de bu intikama dahil.    Aradığımızı bulmak için çıkıyoruz yola...Bulduğumuz aradığımızdan çok başka oluyor.''  Katılır mısınız bu yazıya,gerçekten bir şeyi  çok arayıp bulduğunuz

ADAM...

Adam cebinden sigarasını çıkardı.Yüzünü denize döndü.Sigarasını yaktı,sıkıntılı olduğu sigarayı yakma biçiminden belliydi.Deniz çarşaf gibiydi.Mavi rengi oldum orası sevmiyordu,bu renk ona her zaman uzaklığı çağrıştırırdı.Ama tuhaftı,her canı sıkıldığında yüzünü yine maviye dönüyordu.Tek tük insan yürüyüş yapıyordu.Herkes kendi dünyasındaydı..Bir yerlerden kulağına şöyle bir söz çalınmıştı:Hayat hangi pencereden baktığınla ilgilidir.Yetinmedi bu sözle geçenlerde saman sarı bir kağıda yağdığı notu çıkardı cebinden: "Bir şeyler kapanıyordu bir yerlerde : Kiminin bahtı, Kiminin yüreği, Kiminin kapısı ve penceresi. " Adam saman rengi küçük notunu tekrar cebine koydu.Gözlüklerini çıkardı,buğulanmıştı.Acaba buğulanan gözlükleri miydi,yoksa... Cevap vermedi. Son günlerde durmadan Yusuf Atılgan okuyordu.Yusuf Atılgan ona iyi geliyordu.Denize baktı.Bir de sigarasına baktı.Tıpkı hayalleri de sigarası gibi tükeniyordu.Maviyi sevmediğini bir kez daha tekrarladı kendi kendine.Sigarayı i

kadın...

Kadın dışarıya baktı,siyah beyazdı her şey,tıpkı hayalleri gibi.Cama yüzünü dayadı uzaklara çok uzaklara dikti gözlerini.Cam buğulandı , soluk alışverşinden mi yoksa korkulanrından mı bilmiyordu bile.Buğulanan cama işaret parmağıyla belirsiz şeyler yazdı,bununla da yetinmedi bir yüz çizdi,bu yüzü çizerken Chernysevski'nin bir sözü yağmur damlalarının toprağa düşmesi gibi dilinin ucuna düşüverdi:  “Güzel bir yüz çizmek başka bir şey; bir yüzü güzel çizmek başka bir şeydir.”  yüzü güzel çizmek de ne oluyordu,hangi yüzü  güzel çizecekti,yüzü güzel çizerken en çok neye dikkat edecekti,gözlerine hangi rengi verecekit? Camdan yüzünü yavaşça çekti,koltuğuna oturdu zamanı durdu kendince,zaman sanki kalbine kan bir nehirdi artık.Usul usul akıyordu zaman  hızlı hızlı akan hayata inat.Eline kalemini aldı,koyu yeşil kalem önce elinde amaçsızca çevirdi sonra başladı bir yüzü güzel çizmeye,sahi gözlerini hangi renk yapacaktı,bilemiyordu, zaman sıcak sıcak akmaya devam ediyordu kalbine.Bıraktı el

Özlüyorsam,iyiki varsın...

Sizinle bir röportajın bir bölümünü paylaşmak istiyorum.Çoğunuz anlatılan hikayeyi biliyorsunuzdur ama tekrar okumakta fayda var.Röportaj veren kadın Çiğdem Özer.Kimdir Çiğdem Özer:Aşık Veysel'in torunu.Bakın verdiği röportajda bize hangi güzel hikayeyi anlatıyor: ''Köyün en güzel kızıyla evlendirilmiş dedem... Yol arkadaşlıkları aileleri tarafından tayin edilmiş iki insan. Hayat sürprizlerle dolu, gel zaman git zaman evdeki hizmetli Hüseyin’e kayıyor gönlü güzeller güzeli Esma’nın. Aşk bu, insanın gözünü karartır. Aşıklar bir gün kaçmaya karar veriyor ve Esma çocuğunu ve dedemi bırakıp kaçıyor. Ama Veysel de aşık ve kaçacakları gece görmeyen gözlerine rağmen her şeyi hissediyor. Neyse, bizim kaçaklar Samsun’a vardıklarında Bafra civarında soluklanmak için bir çeşmenin başında duruyorlar. Bitkinler, açlar, ceplerinde bir kuruş para yok. Esma çoraplarını çıkarıyor ve bir bakıyor ki içinde bir tomar para...Aşık Veysel mi koymuş parayı? - Evet yaban ellerde kurda kuşa yem

BİTMEYEN...

Bugün pazar,günlerin en yavaşı belki de en güzeli. Çoğumuz diğer günleri bugün için yaşarız.Pazar günleri hayal kurmak demek,pazar deniz kenarında el ele tutuşup denizin mavisini gözlerde hissetmek,buram buram özlem kokmak demektir.Pazar günü  tomar tomar gazete okumak,mutluluk üretmek,sevgi çoğaltmak demek.Hep şunu düşünürüm:Hayatı yavaş yavaş yaşarsak daha keyifli olur.Kamlumbağları düşünelim,bir de tavşanları.Hangisi hayatın tadını daha çok çıkartıyordur sizce.Benim cevabım belli:Kamlumbağlar.''Tembelliğe Övgü''konulu bir yazı yazmak isterim.Doya doya övmek isterdim tembelliği.Pazar günü işte bu yüzden seviyorum,günlerin en tembelli.Hiç bir sonraki günepazartesine benzemez.Doğada şöyle bir kural vardır:Her şey zıddı ile  kaimdir..Pazar günün güzelse pazartesi olduğu için..Güneş daha farklı sanki o gün.Deniz daha mavi,gökyüzü daha parlak.  Muzaffer Serkan Aydın'ın İtibar dergisinde şöyle bir sözünü okumuştum:''Neye sahip olduğunuz değil, sahip olduğunuzla

Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar

Resim
Bazı sesler vardır sizin için apayrı anlamalar duygular hissettir.Özeldir o sesler.Her dinleyeşinizde farklı bir his bulursunuz o seslerin söylediği şarkılarda.İşte benim için o ses MFÖ ve üyeleri.Mazhar Alanson,Fuat Güner ve Özkan Uğur.Bu grubu çok seviyorum.Birkaç kez canlı dinleme fırsatı da buldum.Adeta onlarla birlikte sahnede şarkı söyledim.Keyif aldım,yaşadığıma şükrettim.Mutluluğun tarifini bu şarkılarda buldum.Mazhar Alanson'a ayrı bir parantez açmam lazım kendi penceremden.Ayrı bir sesi var benim gözümde.Son günlerde bence gelmiş geçmiş en büyük albümlerden birisi olan ''Türk Lokumuna Tatlı rüyalar''ı dinliyorum.Her bir şarkısı olağanüstü.On üç şarkısını tekrar tekrar dinleyesi geliyor insanın.Yaşamın ne güzel bir şey olduğunu bu şarkılarda bulmak çok da zor değil.."Jack Kerouac'ı hatırlayalım burda:"Insan aynı zamanda Hayal Kuran Varlık demek.Düşler bizi birarada tutar.''İşte bu şarkılar tam düş kurmalık.Düş'leyelim güzel bir dü

Bir de kaybetmekten korkuyorsun

Bu kaçıncı kaybetme korkun; her an kaybederken dünyayı. Kalbin ayrılıklarla doluyken. Hayatın kendisi baştan sona ayrılıkken. Hâlâ içinde bir ayrılık korkusu. Neden? İşte böyle nefsim. İşte böyle. Bir, iki, yirmi iki, yetmiş iki, Bu kaçıncı baharın? *** Sayılı günler nasıl da geçip gidiyor. Bu kaçıncı uyanışın saydam sabahlara. Bir mi bin mi on beş bin mi? Sayılı günler nasıl da uçup gidiyor. Bu kaçıncı öğle yemeğin. Kaçıncı kahven, çayın Bu kaçıncı soluk alıp verişin. Bu kaçıncı atışı kalbinin. Aort damarından kaçıncı kanın atılışı bedene. Bu kaçıncı sigaran. Bu kaçıncı yaşlılık leken derinde usul usul beliren. Kaçıncı kırışıklığın. Bu kaçıncı sevişin ve unutuşun. Bu kaçıncı gönül kırıklığın. Bugün hayatının kaçıncı günü. Kaç kışı, baharı geride bıraktın? Kaç kış kaldı geride? Bir de diyorsun ki, kaybetmekten korkuyorum. Bugün kaçıncı işe gelişin. Kaçıncı yorulman. Kaçıncı dinlenişin. Bu kaçıncı maçın halı sahada. Kaçıncı düşüşün

Şansınızı artırmanın 4 yolu

Ara sıra hoşuma giden köşe yazılarını sizinle paylaşmayı seviyorum.Birazdan okuyacağınız yazıyı da Milliyet gazetesinde Fatoş Karahasan köşesinden aldım.Umarım beğenirsiniz. 6 Mart 2013’de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılan 16. Araştırma Zirvesi’nin konuklarından birisi The Luck Factor (Şans Faktörü) kitabının yazarı Prof. Dr. Richard Wiseman’dı. University of Hertfordshire’da öğretim üyesi olan Wiseman, binlerce söyleşi ve yüzlerce deneyden sonra, şanslı kişilerin şanslarını kendi yarattıklarını bilimsel olarak kanıtlamış. Wiseman’a göre şansınızı artırmak için dört noktaya dikkat etmeniz gerekiyor: 1.Şans Fırsatlarını artırın Sağlam dostluklar kurun, yaşama sakin bir tavırla yaklaşın, yeni deneyimlere açık olun. Şanssız insanlar rutinlere takılmayı tercih ediyorlar. Yeniliklerle ilgilenmiyorlar. Şanslılar her zaman yeni bir şeyler denemek istiyorlar. Risk almaya hazırlar ve fırsatları ilk andan itibaren görebiliyorlar. 2. Duygularınızın sesini dinleyin İçgüdülerini ve iç sesl

''Her nefis ölümü tadacaktır.''

Resim
Müslüm Baba öldü.Allah gani gani rahmet eylesin.Hep mesaliydim yaptığı müziklere.Bilmem neden,belki de haksız bir algıdan.Ama hayat hikayesini okuyunca yaptığı şarkıların sahiciliğini insanın sorgulaması bile aklından geçmiyor.Ne diyordu Dücane Cündioğlu:''İnsan yüzden ibarettir.''Müslüm Baba'nın yüzüne bakınca yaşadıkalrını anlamak zor değil pek.Bir şarkısındaki şu sözler beni çok etkilemişti:'Sev bütün insanları, say bütün insanları, kin gütme unut geçmişte olanları. Dürüst ol, insancıl ol düşün öbür dünyayı. Bir karıncayı bile incitme sakın evlat. Geçmişten geleceği yaratılmış ne varsa unutma ki hepsinin de bir sahibi var. Kul kaderini yaşar bahtına ne çıkarsa, düşmez kalkmaz bir Allah unutma sakın evlat.' Yazıyı çok uzatmayayım,zaten Müslüm Gürses hakkında bir çok yazı yazıldı çizildi.Bu yazıyı yazmamım asıl nedeni son günlerde sürekli dinlediğim aşağıdaki şarkısıdır.Bıkmadan,usanmadan tekrar tekrar dinliyorum,her seferinde ayrı bir keyif alıyorum.Nur i

Elma Asi,Elma Sıradışı...

İnsan garip bir varlık ,ya da böyle söylemesi kolay olduğu için bu ifadeyi çok kullanıyor,çok duyuyoruz.Tekrardan söyleyelim:İnsan garip bir varlık.Sonucu başta söyledik gelelim nedenine.Galiba hayatta mutlu olduğumuz zamanların,keyif aldığım anların kıymetini bilmemekten ziyade keyif aldığımızdan,mutlu olduğumuzdan haberimiz bile yok.Dün her zamanki gibi rutin bir gündü.Rutin olma hali insanoğlunun en büyük açmazı.Rutin yaşama hali insanın en büyük günahı.Akşamüstü kızıla boyanan deniz.Bakıyorum müthiş bir renk cümbüşü.Uzun uzun seyrediyorum,besbelli keyifli anlar.Rüzgar hafif,tenimle yalın ama müthiş dans ediyor.Dans etmeyi bilmeyen ben bile rüzgarın bu sade davetine karşılık vermekten alıkoyamıyorum kendimi.-Bu arada güzel dans etmek ne büyük bir şans kıymetini bilin.-Gözlerimi kısmadan uzaklara,kızıllıkların ortasına bakabiliyorum.Keyifli zamnalar,dakikalar yaşıyorum.Müzik de benimle beraber.Ama işte bu yazının yazılma nedeni:İnsan mutlu olduğu zamanları bile bilmiyor.O anın ne büy