Kayıtlar

Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

1.Umut...

Hep denedin.Hep yenildin.Olsun.Gene dene.Yine yenil... S.Beckett                                                                                            Bu cümleyle aydınlattı güneş önünü , sarı buğday gözlü gözlerin genişce düşüverdi öznesiz hikayenin orta yerine...Hikayelerin...Roman değil hikayelerin...Sade ama bir o kadar güzel..Hep aynı zamanla çekimlenmiş-geniş zaman-nedeni sormuşsundur kendine tüm sorulara,genişce büyüyordu umutlar,heyecanlar her an her dakika gözlerinde...İlginçtir Bambu ağacını hikayesini bilsen severdin,-belki de biliyorsun-ondaki inadı sabrı anlata anlata bitiremezdin.Bambu ağaçlarını hikayesini dinlerken-okurken- ay şarap kadehini beyaz kirmizi doldururdu: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır, gübrelenir.  Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yıl da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

Hiç Ölmeyecek Bir Arkadaşa Veda...

ONUNLA her yerde karşılaşabilirsiniz. Hiç ölmeyecek bir arkadaşa veda “O” dediğimin kim olabileceğini tahmin etmişsinizdir. Herhangi bir kadın. (Cinsiyetçi değilim, erkek de olabilir.) Bir anlık bir karşılaşmadır. O genellikle sizinle karşılaşmış olduğunun farkında bile değildir. Metrodan çıkmışsınızdır, yürüyen merdivende can sıkıntısı içinde yükselmeyi beklerken, öbür tarafta inmekte olan merdivende onu görürsünüz. Siyah saçları dikkatinizi çeker. Yeni yıkanmış, fön çekilip düzleştirilmiş, omuzlarına ancak değecek kadar uzundur. Ya da benim çalıştığıma benzer, yüksek bir binanın asansörüne binersiniz, karşınıza o çıkar. Şeffaf bir sarışındır, bir an göz göze gelir, başınızı hafifçe eğip, bir Mona Lisa tebessümü takınarak selam verir, arkanızı dönersiniz, ama aklınız da arkanızda kalır. Lucca’da dışarıdaki masada otururken, bir an gözünüz içerideki masada sevgilisiyle yemek yiyen o narin kıza takılır. Bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi beyninizin nöronlarından bir kıvılcım

İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır...

Gabrial Garcia Marquez  büyülü sözcüklerini öksüz bırakarak bu dünyadaki yaşamını noktaladı.''Kırmızı Pazartesi,Yüzyıllık Yalnızlık'' kitaplarını okuyup etkilenen birisi olarak bu ölüm beni üzdü.Ölmeden önce büyülü dünyaya bir fener daha yakıp gitti.İşte bize bıraktığı fener(mektup): “Eşyaların maddi değerlerine değil, anlamlarına değer verirdim... Az uyur, çok rüya görürdüm... Gözümü yumduğum her dakikada, altmış saniye boyunca ışığı yitirmekte olduğumu düşünürdüm... İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır... Başkaları durduğu zaman yürümeğe devam ederdim... Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmadan zevk almaya bakardım... Eğer Tanrı bana birazcık can verirse, basit giyinirdim... Yüzümü güneşe çevirirdim... Sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım... *** Tanrım yeniden bir kalbim olsaydı, nefretimi buzun üzerine kazır, güneşin çıkıp onu eritmesini beklerdim... Gökyüzündeki aya yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizerdim... Benedetti şiirleri

K.E...

''...Şu dünyada en komik,ama neşeden değil,kahırdan öldürecek kadar komik kimdir bilir misiniz? Olmak istediği kişi ile olduğu kişi arasındaki uçuruma tepetaklak düşenlerimizdir.Hakikatten kaçarken yalana tutulan,azıcık mutluluk ararken zırıl zırıl mutsuzluğa bulanan,başkalarınca sevilmek uğruna kendi kalmaktan vazgeçenlerimizdir...'' Erkek veya kadın sustu.Bu tür susmalarda cinsiyetin ne önemi var.Sustu.Banka oturdu.Bank yorgun ve azıcık eskimiş.Bank denize dönük,çoğu zaman olduğu gibi.Kadın veya erkek(K.E) tekrar sustu. Hayal kırıklıkları hemen susmasının yanında.Çok.Umut göğe daha yakın bir yere oturdu.Yaşamak umuttu,nefes almak da.Mavi umuttu.K.E denize baktı.Neden denizler söylenenin aksine mavi değil de yeşil.Bu tuhaf ayrıntının sırası mıydı şimdi? ''Dibe vurma hali belki de bir insanın kurtulmaya yakın olduğu en yakın zaman''olduğunu düşündü K.E Kaybedecek bir şey var mıydı? Umut vardı kaybedilecek.Bunu kaybetmemeliydi.Güneş her gün kara bir mü

Değişim...Büyülü sözcük...

Ben Ne Zaman Ben Olmaktan Çıkar? Değişim, büyülü sözcük. Hayatımızı değiştiren olaylar, insanlar, durumlar gerçekte bizi ne kadar değiştirir? En temelden bakınca, bedenimizin değişimini düşününce soru daha da ilginç hale geliyor. Kemikler haricindeki dokuları oluşturan hücrelerin ömrü bedenimizin ömründen çok daha kısa. Yaklaşık on yılda bir hücreler ölüyor, yerlerini yenilerine bırakıyorlar. Yirmi yaşındaki halimizle otuz ya da kırk yaşındaki halimiz arasında dramatik bir fark var. Ünlü Theseus paradoksunu akla getiriyor bu değişim: Atina’nın kurucu krallarından efsanevi kişilik Theseus’un Girit’ten eve döndüğü gemisi bir kaç yüz yıl boyunca limanda saygıyla korunur. Bu otuz kürekli gemi elbette zaman içinde eskir; ama bir yandan da onarımı ve bakımı yapılır. Eskiyen tahtalar yenileriyle değiştirilir. Aradan o kadar uzun zaman geçer ki geminin ilk halinde kullanılmış olan tüm parçalar değiştirilmiş olur. Şimdi soru şudur: Bu gemi halen Theseus’u Girit’ten getiren gemi midir? Yüzyıl

Giderek Sadece Gitmiş mi Olursun?

Gitmek daima bölünmektir.Sadece ayrıldığımız yer ile varacağımız yer arasında bölünmek değildir bu,bizzat parçalara ayrılırız.Mesala bir çocukderek okula gittiğinde,ondan bir şeyler evde kalır.

Boş ver be yaşı!

Boş ver be yaşı! Gönlün ne kadar genç ondan haber ver? Şöyle atıp koyu grileri siyahları sabahtan; Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, Ondan haber ver? Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, Gelene geçene yol verme girsin içeri diye, Ama gömme başını toprağa bir,çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, Ama aklını kaybedecek kadar,bir aşk varsa avuçlarında, Bırak aksın yollarına. Yağ geç,yık geç kimse, kimse inanmazsa; İnanmasın sen inan yüreğine. Hem ona geçmezse kime geçer sözün? Büyü büyü! Bak ellerin ayakların kocaman, Aklında maşallah yerinde; E ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye, Akıllı ol,yüreğin gelir peşinden, Boş ver yaşı başı, Aşk var mı aşk,ondan haber ver? Takılmışın yüzündeki,gözündeki çizgilere; O çizgilerin yüreğine neler kazıdğını düşün, Atmak mı istiyorsun kendini dereye, Soğuk bir kış günü. Öl gitsin... Parayı pulu savurup, Bir balıkçı köyünde balık mı tutmak istediğin, Savrul gitsin. Boşver be yaşı başı, Kim tutar seni