Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Saatleri Ayarlama Enstitüsü (2)

 Bir önceki yazıma devam ediyorum.‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’kitabındaki altını çizdiğim satırları hem siz yararlanın hem de ben tekrar okuyayım diye buraya not almak istiyorum. “...İkinci değişiklik serveti hakkındaki düşüncelerinde oldu .O kadar bağlı olduğu ,kendisini sadece bir bekçi sandığı bu serveti birkaç saat için olsa bile kardeşinin ,yani kendisi için ne kadar aziz olursa olsun bir başkasının elinde ve cebinde ,böyle kolayca sahip değiştirmiş gördüğü andan itibaren ,onun kendi şahsıyla olan münasebetlerinin yeni baştan ve yeni statükoya göre düzenlenmesi ihtiyacını duydu.O zamana kadar ‘Her ne pahasına olursa olsun saklayacağım ve artıracağım!’diyen ve evin kömürlüğünü bir banka kasasına çeviren halam sanki o gün ‘Hayır ,ne saklayacağım ne artıracağım.Oturup çıtır çıtır yiyeceğim.’kararını verdi...” Kitabı okurken “yalanın sihirli çizgisi” tabirini not aldım.Yalan bizim gerçeklerden kaçtığımız bir yapay liman.İnsan galiba en çok kendine yalan söylüyor.Kendine söylediği yal

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Resim
  Nihayet bu kitabı okudum.Üç defa başlayıp bırakmıştım.Kitabı çok beğendim.Çok da etkilendiğim satırlar oldu.Bu satırları hem unutmamak için hem de siz de faydalının diye paylaşmak istedim. “Fazla teferruata girmeden şurasını da işaret edeyim ki ,saat kadar derin olmasa bile benimseme  ve uyma keyfiyeti bütün eşyalarımızda vardır.Eski şapkalarımız ,ayakkabılarımız,elbiselerimiz gün geçtikçe bizden bir parça olmazlar mı? Onları sık sık değiştirmek isteyişimiz bu yüzden değil midir ? Yeni bir elbise giyen  adam az çok benliğinin dışına çıkmışa benzer :Kendinden uzaklaşmak, ona bir değişikliğin arasından bakmak ihtiyacı ,yahut ‘Ben artık bir başkayım !’diyebilmek saadeti...”   Kitabın başla bir yerinde ihtirasla ilgili şöyle der : “Bir ihtiras ne kadar masum olursa olsun yine tehlikeli bir şeydir ..”  Hepimiz zamanın ne çabuk geçtiğinden dem vururuzZamanla ilgili şu satırların altını çizmişim: “Bazen düşünürüm ,ne kadar garip mahluklarız ?Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz, fa

İkarus’un Kanatları

Resim
İlişkisel psikanalizin öncülerinden Stephen Mitchell, bir makalesinde (İkarus’un Kanatları) Nietzsche’nin üç tür insanı tanımlayan trajik insan yaklaşımını ele almıştı. Bu yaklaşımı, deniz kenarında yıkılacağını bile bile kumdan kaleler yapmak üzerinden açıklamıştı. Birincisi, ölümü inkâr eden ve ölüm karşısında hırpalanan kişi, özene bezene yaptığı kumdan kale gelen dalgalar tarafından yıkılınca üzüntüden o kaleler gibi yıkılır, ağlayarak bu inkâr ettiği gerçeğe teslim olur ve bir daha kumdan kale yapmaya kalkışmaz. İkinci kişi, yapacağı kumdan kalenin yıkılacağını bildiği için, kale yapmak için en ufak bir çaba harcamaz ve gelen dalgaları seyreder sadece. Üçüncü kişi, Nietzsche’nin trajik insan dediği kişi, yapacağı kalenin geçici olduğunu, gelgitlerin ve dalgaların yapacağı kaleleri yıkacağını bile bile kaleler yapmaya devam eder, hatta bu geçicilik, bir süre sonra özenerek yaptığı kalelerin yıkılacak olması onun tutkusunu daha arttırır ve bu durumdan keyif almaya çalışır. Hepimiz b

Yalnızlık.

Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı                                                                    Yaşar Kemal