Kayıtlar

Ekim, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

haftanın notları

Hüzün... İnsana en çok bu renk yakışıyor galiba...gülüyoruz,eğeniyoruz ama kendi köşemize çekildiğimiz zaman geriye bir tek o duygu kalıyor,hüzün...                                      *** ''İnsanı en çok hatırlatan parçası yüzüdür'' diyen Mehmet Eroğlu haklı mı dersiniz,sizce insanı en çok anlatan parçası hangisi? İlk cevabı ben vereyim:Galiba yüzümüzdeki çizgiler...Herbiri yaşanmışlıklarımızn,hayalkırıklıklarımızın bir kopyası.                                    *** Aşkı anılar ve düşler besler.Düşler aşkı  besler evet ama hangi düşler,tek taraflı kurulan düşler mi yoksa ortak düşler mi? Yalnız kurulan düş bazen yere düşer ve masal biter..Masal olağanüstü olayları anlatmaz mı ,aşkta buna benzer zaten.Zamanı yoktur keza mekanı da...                                                                   *** Yazmadan geçemeyeceğim bugün ev arkadaşımla Kaş' a gittik.Dönüşte yorgun olduğum için arabayı onun kullnmasını istedim.Bir müddet yol aldıktan sonra gözlerim
Resim
Birine âşık olmak, onu kalabalığın içinden çekip çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmaktır.

köşe...

Sen geldin benim deli köşemde durdun Bulutlar geldi üstünde durdu Merhametin ta kendisiydi gözlerin Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu Bulutlar geldi altında durduk Konuştun güneşi hatırlıyordum Gariptin yepyeni bir sesin vardı Bu ses öyle benim öyle yabancı Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı Dişlerin öpülen çocuk yüzleri Güneşe açılan küçük aynalar Sert içkiler keskin kokular dişlerin İçinden geçilen küçük aynalar Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı Sen geldin benim deli köşemde durdun Bulutlar geldi üstünde durdu Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Resim
Doğuştan yaşlıydık bir bakıma. Anlatmaktan hoşlandığımız hikâyelere dönüştük sonunda. Ve bazen kendimizi daha iyi anlamak için o hikâyeleri birbirimize anlatıp durduk. Hayatın incecik titreşimlerini hissetmek yerine telaşla mutluluk peşinden koşmak bize göre değildi. Talihimizi buluşturan tesadüfün tohumu belki de o "sükûnette" gizliydi. ESRA YALAZAN (Kelimeler ve Kader)

güzel şeyler...

Ekim ayındaki insanı büyüleyen güneş,tıpkı gelinliğini  giyen genç kızın o muhteşm görüntüsü...İnsan buram buram güneşi içine çekmek,doldurmak istiyor.Hafif sallanan yapraklar ve duygular...Yaşamak güzel şey be kardeşim...                                                 *** Bugünlerde bıkmadan usanmadan Eric Clapton dinliyorum,özellikle Layla şarkısını dinlemek kutsal bir melodiyi içine çekmek gibi                                                   *** Bu kitabı rastgele buldum.Okulumuzdaki öteki Türkçe Öğretmeninimizin kitaplığında kimsenin yüzüne bakmadığı her halinden belli oluyordu.Yıpranmıştı,bellki bu dünyada değeri anlaşılmayan bir çok şey gibi bunun değeri de bilinmeden öylece duruyordu.Öylesine aldım ve okumaya başladım ve bitirinceye kadar da elimden bırakamadım.Kitabun adı:Pasifik Öyküleri...Yazarı:Somerset Maugham...Cumhuriyet Yayınları...                                              *** Okuldan sonra tiyatro çalışmalarımız...Eğleniyoruz,keyif alıyoruz.İyi bir ürün o

Mendilimde Kan Sesleri

H er yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanin beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, kösebaslarina Öylesine benzer ki Ve avlularına (bir kuyu halkasıyla sikistirilmistir kalbi) Ve sözlerine (yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir sigara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı işsizliktir Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmekti

al beni,al beni götür uzaklara...

Resim

tavsiye...

Resim
''Nasıl bir cinayettir ki bu kan gruplarımız farklı,parmak izlerimiz aynı çıktı'    ... ''Nasıl bir denge birbirmizin sırtından geçişimiz benim bir katilim var senin bin eşgalin'' Küçük İskender,son şiir kitabı hakında bir şeyler yazayım dedim ama inanın çok zorlandım.Sadece şunu söyleyebilirim:Arka mahallerimizin tam orta yerinde dolaşan bu büyük şair bazen sözcüklerle sevişiyor,bazen kavga ediyor,küsüyor kısacası sözcüklerle derin bir aşk yaşıyor.Son kitabını eminim birçoğunuz aldınız,okudunuz,tanışmadıysanız tavsiye ederim.

not defteri...

Yazarların yalnız insanlar oldukları söylenir. Bana kalırsa iyi bir okur bir yazardan daha yalnızdır. Kitabını alır ve bir kuytuya çekilir. Ne için? İçine, hayalhanesine, kalbine bakabilmek için. Ne için? Üzerinde düşünülmemiş bir hayat boşuna geçirilmiş bir hayattır. Hayatını gözden geçirmek için... İyi bir okur yalnızdır, çünkü artık hayalhanesinde yaşar. Va roluşuna odaklanır. Mustafa Ulusoy (''Dünyanın Üç Yüzü'' kitabından)
Resim
Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder. Carl Gustav Jung-İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu.

altını çizdiğim cümleler...

Resim
Güneş battıktan sonra büyücü, kentin dışında dolaşmaya cikmiş, ısşız yollarda dolaşırken bir ağlama sesi duymuş. Cevresine bakınmış ama kimseyi görememiş. Ağlama sesi biraz daha yükselince, " Kim var orada?!" diye bağırmış. Sesin sahilden geldiğini anlayınca deniz kıyısına inmiş, orada yıldızların solgun ışığı altında yatan olağanüstü güzellikte denizkızını bulmus. Denizkızı, ‚Sen o sarı sokakta oturan büyücü değil misin?!’ deyince, „Evet, o benim” demiş, “Bir şey mi istiyorsun?!”  Bunun üzerine denizkızı, sevdiği gence kavusabilmesi icin bir ‘aşk iksiri’ hazırlasın diye yalvarmış büyücüye. ‘ Sana bir inci kolye veririm eger bu iksiri hazrlarsan’ demiş, ‘ O kadar uzun kolye olur ki, sekiz defa boynuna dolayabilirsin’ . Büyücü teklifi kabul etmiş. Koşarak evine gitmiş, hemen iksiri hazirlamiş, onu kücük şişeye koymuş. Gece yarısı sahile dönüp orada kendisini bekleyen denizkızına iksiri vermiş. Denizkızı :‘Yarın gece buraya gel ödülünü almaya’ demiş. Ertesi gece ay
Resim
Güller sürüyorum dudaklarıma. Kiraz dudaklarını öpüyorum. O kadar öpüyorum ki... Kiraz dudakların vişne oluyor. Ama dudakların hâlâ dudak tadında. (çok şükür!) Seyhan Erözçelik

kadın...

Ben ne zaman bu konuyu düşünsem aklıma hep Amacord filmindeki o sahne gelir. Koca memeli bakkal kadın,köyün ufak oğlanlarından birini bakkal dükkanının arka tarafına çeker. Hayatında hiç çıplak kadın görmemiş oğlanın meraktan ve heyecandan faltaşı gibi açılmış gözleri önünde o inanılmaz büyüklükteki memelerini çıkartır.Kendisine inanılmaz büyüklükteki memelerini çıkartır.kendisine bakan küçük oğlanın ağzına verir memelerinden birini. Ve öfkeyle azarlar sonra oğlanı. -Üflemeyeceksin salak,emeceksin. Kadınlarla erkeklerin konuşmaların bir yerinde hep,’’üflemeyeceksin salak,emeceksin’’ tuhaflığının yaşandığını düşünürüm. Kadınların bir şey söylediklerinde aslında başka bir şey söylemek istemiş olabileceklerini kendim mi fark ettim,yoksa bunu bana bazen usulca,bazen sabırsızca sözleriyle kadınlar mı öğretti,şimdi tam çıkartamıyorum. Ama bir kadın,’’Ben üşüyorum’’ dediğinde,bunun cevabının’’üstüne bir şey al’’ türünden bir söz olmadığını,’’üşüyorum’’, dediğinde kadının,’’bana
Resim
Dikkat! Birlikte yemek... Bazen birlikte düşünmek, birlikte hissetmek ve hatta sevişmek gibidir. Haşmet Babaoğlu
Resim
Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet: Çünkü hayat çok kısa. Şems Tebrizi

Küçük İskender...

Hüzün altında yürürdük saatlerce el ele. Seni şimdi görsem, kendimi bir yerlerden hatırlar ama asla çıkartamam! Bir deniz kabuğu gibydin Kulağımı dayayyıp sana garip sesler dinlerdim .... Her masal biter. Her masaldan bir ders çıkartılır. Ben de senden bir ders çıkarttım Artık farkındayım.farkındayım Okyanustan gelen ve okyanusu unutmayan Hiçbir şey sevgili olamaz insana...

karışık notlar...

Resim
Anne yüreği, kocaman bir liman… O liman bu dünyadan çekip gidince geriye bir dolu gözyaşı kalıyor... Başbakanın annesinin cenaze törenini izlerken bunları düşündüm. Hep derler ya iyi insan ağlar, gerçekten yüreği kötü olan insanlar ağlamaz mı, ya da şöyle soralım: Ağlayan her insan iyi yürekli midir? ‘’Sevmek bir buluşma!.. Buluşmaya erken geldiysen ya da geç kaldıysan, her şey aşka dönüşüyor... Tam zamanında orada olduysan... Ya duygular uçup gidiyor ya da şefkat ağırlıklı bir ilişki başlıyor.’’Aşk sonbahar, sevgi ise yazdır. Aşk sonbahar gibi şaşırtır, sevgi olağandır, durgun bir akarsu gibi… Yalnızlık etrafında bir dostunun bir arkadaşının olmaması mı yoksa yüreğinde taşıyabilecek birisini bulamamak mı? Yalnız olmak mı, yalnız kalmak mı, hangisi daha zor acaba? Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlık ölümün yarısıdır, diyordu Halil Cibran, Bu sözü okurken Kafka kulağımda çınlar gibi oldu: İnsanın belli başlı iki günahı vardır, diğer günahlar bundan doğar: Sabırsızlık, Kayıtsızl

hangisi gerçek acaba

Resim
Sorumluluklarımız var;hem de ne pahasına olursa olsun yerine getirmek zorunda olduğumuz sorumluluklar.Sıkıntılarımız var;bir türlü halledemediğimiz,görmezden gelemeyeceğimiz’’ne yapalım,olsun’’diyemeyeceğimiz sıkıntılar.Sorularımız var;sormaktan kaçınamayacağımız,cevabını bulmakla mükellef olduğumuz,cevabını bulmayı başkalarına devredemeyeceğimiz sorular.    Bir dünya var zihnimizde; hayalini kurduğumuz, hayalimize de yaşattığımız, hayaliyle yaşadığımız dünya.Bizi biz yapan bir dünya.Sevgilerimizin de, nefretlerimizin de kendisiyle anlam  bulabildiği bir dünya.     Bir de içinde yaşadığımız bir dünya  var; canımızı sıkan,nefsimizi bunaltan,keyfimizi kaçıran bir dünya.Kendisiyle mücadele etmek zorunda bulunduğumuz bir dünya.Peşine takılıp gitmemiz gereken bir dünya.Bize acı veren ,dert veren,sıkıntı veren bir dünya.     Hangisi gerçek acaba?

Ölüm hayatının en büyük icadı...

Resim
Biliyorsununz Steve Jobs dünyayı değiştirerek aramızdan ayrılıp gitti. Ona göre ölüm hayatın en büyük icadıydı,hayat kendini ölüm sayesinde yeniliyor,eskiyi temizleyerek yeniye yer açıyordu. Hepiniz Steve Jobs'un Stanford Üniversitesi mezuniyet günündeki unutulmaz konuşmasını izlemişsinizdir.Bende unutmamak için,tekrar tekrar hatırlamak için bu tarihi konuşmayı bloğumda yayınlıyorum.Videoya geçmeden önce bir yerin altını fosforlu kalemle çizmek istiyorum.Konuşmasının bir bölümünde öğrencilere bakmış ve demişti ki:' 'Şimdi yeni olan sizsiniz.Ama çok da uzak olmayan bir gelecekte,eskiyip yok olacaksınız.Böyle dramatik laflar ettiğim için kusura bakmayın ama gerçek tam da bu!''

Cenab-ı Aşk...

Resim
... ‘’Kendinden kaçmak’’ başkalarına doğru,başkaları için,başkaları adına yol almaktır;herkesleşmektir.Bir düşünsenize,herkes içinde kendinizi fark etmeniz ,tanımanız ne güçtür! Kendinizi tanıyamazsanız, tanınmayacak hale gelirsiniz, üstelik kendiniz de tanınamayacak hale gelmiştir çoktan… Tanıyacak olan kim? Siz. Tanınacak olan kim? Yine siz. (Unutmamak gerekir ki kişinin kendisiyle tanışamaması herkes yüzünden değil, bilakis  herkesleşme yüzündendir. )        Özlemedikçe, özleşmedikçe, özle uzlaşılmadıkça kişinin’’Ben hakikatim!’’ diye haykırması nasıl mümkün olsun? Olmaz!        Lütfen bir düşünün, en son ne zaman kendinizi ziyaret ettiniz, en son ne zamana kendinizle hasbihal ettiniz?         Ben adına önemsenen bir şeyin var olduğunu hepimiz biliyoruz.Aptalca,çiğ ve ham bir gururun sebebi kılınan ve böylelikle güya önemsendiği sanılan  bir iskelet var ortada,bu doğru!        İyi ama  bu taktirde şu soruya  cevap vermek gerekmez mi:Siz diye diye o iskelete mi ben diyorsunuz?       

sözleşme...

Resim
" Dünyaya gözümüzü açıyoruz ve o anda tüm yaşamımızı bağlayacak bir sözleşme imzalamış gibi oluyoruz, ne var ki günün birinde bir an gelir 'Bu imzayı benim yerime kim attı?' diye sorabiliriz." not: Hastayım,haliyle pek keyifsizim,keyfsizliğimi biraz olsun unutmak için kitap karıştırmak istedim,nedense kitaplığımdan bu kitabı aldım.Tavsiye ederim...

Ece Ayhan...

Resim
Bacaklarım uzun nereye gitsem uzun nereye gitsem gelip beni buluyor çıkmaz bir sokakta ablam Bu kente bir güvercin çizmek güvercinin gözlerini çizmek bir güvercin orta çağda bir güvercin tebeşirle Bir duvar boyunca ağaç serinlik bir ses çiziyorum herkeste olsun herkeste bir ses olsun istiyorum güvercinde bir ses ablamda orta çağda bir ses Nereye gitsem uzun bacaklarımdan buluyorlar hep çizerken başka bir sesi ve bayraklar dolusu bir bayramı kente ibraniceden.

altyazı...

Resim
' 'İki tip yolcu vardır.Birinciler haritaya bakarlar, ötekiler aynaya...Haritaya bakanlar hep gider,aynaya bakanlar hep döner.''

aşkın coğrafyası...

Resim
Her aşkın bir coğrafyası vardır. Bu hiçbir zaman geniş bir toprak parçası, bir ülke değildir. Bazen bir şehirdir, bazen bir mahalle, bazen bir kafe... Ama çoğu zaman daha da küçük bir coğrafyada ikamet eder aşk! Salonda, tam da televizyon karşısında duran bir kanepede mesela... Oracıkta doğar, büyür aşk ve gün gelir, yine o kanapenin üzerinde solup yok olur. Haşmet BABAOĞLU

dörtlükler...

Gök sanki eriyecek mavilikten Çimenler uykulu ve sıcak Bir kadın geçiyor Çıplak ayaklarını kalbime basarak Ataol Behramoğlu

keyifli bir gün...

Resim
Hepinize mutlu,huzurlu ve eğlenceli bir pazar geçirmenizi diliyorum.Her şey gönlünüzce olsun.Bu şarkı acı,buruk ama yine de benden size gelsin!!

altını çizdiğim cümleler...

Resim
" Şu kaderin çelişkisini kim kavrar: Kendini açmamak sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür."