Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

küçüğüm...

Resim
“Hayat bir göle benzer,suya girdiğinde karşı kıyılara hiç ulaşılmayacak kadar uzakta görünürler sana... Yarısını geçtikten sonra, inanılmaz bir hızla karşı kıyıya doğru yüzmekte olduğunu görürsün... İstemeden hızla karşı kıyıya doğru yüzüyorsundur... Karşı kıyının aslında ne kadar da yakın olduğunu fark ettiğinde hüzünlenirsin...””

Ah Büyükler...

“Büyükler rakamlara bayılırlar. Diyelim, yeni bir arkadaşınızdan bahsettiniz; asla işin özünü merak etmezler. Örneğin, “Ses tonu nasıl? Hangi oyunları seviyor? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sormazlar asla. Onun yerine “Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Babası kaç para kazanıyor?” derler… Onu ancak bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar… Büyüklere, “Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı” derseniz, bu evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara demeniz gereken şey “Milyonluk bir ev gördüm.” İşte o zaman “Ah ne kadar güzel” derler.

vahşileşmek...

Resim
Zaman zaman insanın acımasızlığından söz edilirken "vahşi" kelimesi kullanılır. Ama bu, vahşi hayvanlara korkunç bir haksızlık ve hakarettir. Vahşi hayvan hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olamaz. ...Karamazov Kardeşler...

unutmayalım,unutturmayalım....

Resim
Yer Bosna,tam olarak Srebrenitsa...Yıl 1995...Sözde insana verdiği değerle övünen Arupa'nın başucunda,daha bundan 17 sene yaklaşık 10 bin Boşnak hunharca katledildi.Tecavüz edilenleri,sakat kalanları onları saymıyoruz bile.Neden kimse ses çıkarmadı,neden tüm büyük devletler insanlığını mezara gömdü.Yazık değil miydi,o suçsuz insanlara? İnsan yaratlışı itibariyle incecik bir çizgide dolaşıyor,sırat köprüsü misali.O sınırı geçtiği zaman tüm canlılardan daha fazla vahşileşebiliyor,merhametten,insanlıktan  olabildiğince uzaklaşabiliyor.İşte bu katliamı yapanarda bunlardı işte.Unutmayım,unutturmayalım,bu katliamı,bu vahşeti işleyenleri insanlığın vicdanına hapsedelim...

DURUP BAKMAK…. DEĞERİNİ BİLMEK

Resim
DURUP BAKMAK…. DEĞERİNİ BİLMEK  Van Gogh ‘un bir tablosu beni çok etkiler. Yok! Şimdi Tophane’de dolup taşan Van Gogh Live sergisinde geniş yer tutan İrisler, Ay Çiçekleri, Yıldızlı Gece, Buğday Tarlası ve Kargalar adındaki tablolarından biri değil sözünü ettiğim. Adı gibi yalın bir tablo: “ Sandalye ve Pipo !” Bu tablonun kötü bir reprodüksiyonunu gördüğümde bile dalar giderim: Nasıl bu kadar sade ve “ yoksul ” bir resim bu kadar sıcak olabilir; insan ruhuna nasıl böyle güçlü biçimde dokunabilir! Oturma yeri yıpranmış, Akdeniz işi bir köy sandalyesi. Sandalyenin üzerinde bir pipo, bir tutam tütün ve mendil. Hepsi budur. Bu resme o meşhur kulağını kesme hikâyesinden önce başlamıştır Vincent Van Gogh ama akıl hastanesinde yatıp çıktıktan sonra tamamlayabilmiştir. Yıl 1888’dir. Daha sonra yazdığı mektuplarından anlarız ki, Van Gogh bu tablosunu çok sevmiştir. *** Berbat bir odada, müthiş sıkıntılı, çok yoksul ve aklının sürekli alıp başını gittiği günlerinde sahip ol

hayat güzeldir...

Resim
Yaşanacak bir hayat var, binilecek bisikletler, yürünecek yollar var; tadına varılacak gün batımları var. CESARE PAVESE

çok etkiledi beni....

Resim
Diyelim loş bir odada yatmaktasın . Sımsıkı kapalı perdelerin arasından, cılız bir günışığı. Neredesin, belli değil. Günlerden ne, bilmiyorsun. Ama vücudunda derin bir ağrı. Hani “bir organın varlığını hissediyorsan o organ hasta demektir ” derler ya, sen bütün vücudunu hissediyorsun. Güç bela başını çevirip baktığında, başucunda duran ilaçlar çarpıyor gözüne. Odadaki grilikle çelişen, renkli kutular.  Uzanmak istiyorsun, elin gitmiyor. Doğrulmak istiyorsun ama mecalin yok. Nefes almak bile mesele. Derken, elinin üstündeki cennet benekleri çarpıyor gözüne. Kendi yüzüne dokunuyor ve çok yaşlı olduğunu anlıyorsun. Hadi açık konuşalım: Yavaş yavaş ölüyorsun. Ya da hastane odasında, her tarafına borular bağlanmış halde yatıyorsun. Odanın camına, sinsi bir yağmurun damlaları çarpmaktadır. Öyle bir inliyorsun ki, hemşire koşuyor. Yanına gelip merhametle tutuyor elini: “ Bir şey mi istediniz?” Belki de bir otel odasında, göğsünde bir ağırlık. Şakakların zonkluyor, ellerin titriyor. Film

uzun ince bir yoldayım...

Resim
Uzun İnce Bir Yoldayım,gidiyorum gündüz gece ,bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece...böyle sesleniyordu Veysel Şatıroğlu tüm insanlığa.Evet iki kapılı bir handayız.(kapının biri doğumu ,diğeri ölümü temsil eder).Gidiyoruz hep ölüm kapısında doğu gece gündüz demeden.Dün doğum günümdü,yeni bir yaşıma yeni ümitlerle,hayallerle girdim.Geçen sene bugün ne yazmışım onu okudum ve uzun uzun düşündüm bu yazıyı yazmadan önce,pek de bir iz bırakamamış bu yıl bende. Gerçekleştirilen hayallerin yanında,gerçekleştirilmeyen hayeller.Hayal kırıklıkları,sevinçler,kahkahalar bir sürü şey.Şundan tüm insanlık gibi benden eminim:Bir gün sadece bir ''anı'' olacağız her insan gibi.Onun için daha çok iyilik yapmalı,insanların rengine,konumuna,zenginliğine,fakirliğine bakmadan elimizden geldiğince onlar için bir şeyler yapmalı,insanların hayır duasını almalıyız.Dikkat edin,en çok mutlu olduğumuz(en azından ben de öyle) kendimizi faydalı bir insan olarak hissettiğimiz andır.Ne der  Lawr

haftanın notları...

 Bazı şeylerin farkında olmadan yaşamak insanı  daha mutlu ediyor galiba.İnsan daha az okuyunca fazla düşünmeyince daha mı rahat ediyor ? Duyarlılık göstermeninin sınırı nedir,hangi aşamasından sonra insana zarar vermeye başlar.Arkadaşım dert yanıyordu geçenlerde,''Çok duygusalım,sevdilerimin yerine de ben üzülüyorum,bu da beni çok mutsuz kılıyor,ne yapmalıyım? Sustum,aynı sorundan ben de muzdariptim.Ve kendi söküğümü dikemeden değişmelisin kendin için dedim.  ''Dua ederken bir çocuğun annesinden istediği gibi iste..'' (Ali Şeriati)...Dua istemektir,elini sonsuzluğa açmaktır.Dua yaşamın ta kendisidir,insanın sigortasından başka bir şey değildir. Tünaydın kelimesi ne kadar itici geliyor  size de öyle mi,ne demek ''tünaydın'' zorlamam bir yapmacık. Madem kelimelerden bahsediyoruz,''hakikat'' kelimesine ne denmeli.anlamı,söylenişi ne güzel öyle..''Hakikatlar içinde sendin bir mucize olan'' Yaz ayları malum sı