Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kadınlar...buika...

Resim
Serin sayılabilecek bir hava,ayaklarım üşüyor .Buika söylüyor yıldızlara,bana,meyve ağaçlarına,toprağa kısacası kocaman evrene.Buika sesleniyor hepimize.Yalnızlık üzerine   bir deneme,okurken hiçbir şey anlamıyorum,yarısında sıkılıyor başka bir yazıya geçiyorum.’’Kadınlar anlaşılmak için değil sevilmek için yaratılmıştır.’’ diyen Tolstoy haklı mı   acaba? Boşuna mı zaman harcıyoruz kadınları anlayabilmek için, sadece sevsek siz kadınlar mutlu olur musunuz?   Buna pek emin değilim.’Beni hiç kıskanmıyorsun. Bunu giyme,’’neden bu kadar kıskançsın?’’ Bunu diyen aynı kadın, hangisine inanalım. Size bir film diyalogu, özellikle kadınlar size armağan ediyorum:    Annie: (Eski filmlerden söz Ederek) Ah, ah, o zamanlar insanlar aşkı biliyorlardı...    Becky : Senin sorunun da bu işte... Sen âşık olmak istemiyorsun. Sen bir film kahramanı olmak istiyorsun.(Filmin adı Annie)   Sevgili kadın arkadaşlarım siz film kahramanı mı olmak istiyorsunuz, yoksa aşık olmak mı?Yoksa ikisini de aynı anda o

mutlu bayramlar...

Resim
Hepinizle yüzyüze tanışmasak da manevi olarak hep beraberiz.Sevinçlerimiz aynı,üzüntülerimiz bir.Sizlerden çok şey öğreniyorum.İyiki varsınız.Bayramanızı en içten dileklerimle kutlarım.Her gününüz bayram tadında geçsin.Bayram şekeri olarak bu şarkı bende size gelsin...

yaşam-sevişmek-Fikret Kızılok

Hayat…Yaşıyoruz..Mutluyuz,bazen hüzünlü.Ara sıra hayal kırıklıklarımız yıpratıyor bizi,Seviyoruz,seviliyoruz.Kısacası önüne geleni sürükleyip  alıp giden   nehir gibi bizimle beraber duygularımızda sürüklenip gidiyor.İki kişi gibi yaşıyoruz,birbirinden farklı iki kişi.Toplum önünde,insanlarla iletişim halindeyken başka birisi oluyor,yalnız kaldığımızda,kimselerin olmadığı zamanlarda bambaşka bir kişi.Hangisinde rol yapıyor, ya da hangisi biziz                                                                     ***  Sevişmek, aşkın eyleme geçiş hali daha doğrusu sevgili olmanın bir çeşit ürünü.Kökü zaten sevmek kelimesinden gelmiyor mu?Sevişmek bir tür meditasyon.Zaman kavramın olmadığı ya da yenik düştüğü o büyülü an.Sevişmek kutsal bir yolculuk sevgiliye doğru.Dokunmak,rüyalar içinde,hayale dalmak  sevgilinin kollarında.Sevişmek sabah kör  vakti güneş olmak,gecenin bir saatinde ay oluvermek.Sevişmek erimek,ben sen yerine zamirsiz olmak.Tüm eklerden tüm etiketlerden soyutlanmak.Sadec

oysa seni düşününce içime sığmıyorsun...

Resim
Gece...05.24...Uyandım,nedensiz.Yatakta bir sağ döndüm,olmadı sola.Kalktım, bilgisayarımı açtım,bu şarkıyı dinledim.Neden bu şarkı,inanın ben de bilmiyorum.Seni düşündüm-olmayan 'sen'i

ne okuyalım-ne dinleyelim-ne izleyelim...

Resim
Ne Okuyalım: Kesinlike bu kitabı öneririm.Yekta Kopan:Bir de Baktım Yoksun...Çok seveceğinizi umuyorum               Ne dinleyelim: Wild Beasts'nin yeni albümü Smother bu bayramda dinlenmeyi fazlasıyla hak ediyor.                                                              Ne izleyelim: Ben bu bayramda çok ama sevdiğim Jack Nicholson'un filmlerinden birkaç tane izleyeceğim,size Aşkta Her Şey Mümkün filmini tavsiye ederim.                                                                                                                                                   

aşk dokun(a)mamaktır...

Cafede arkadaşımla sohbet ederken uzun siyah saçlı, siyah gözlü,alımlı bir kadın ile sevgilisi olduğu belli olan-kıza herhangi bir sevgi gösterisinde bulunmuyordu-bir bey hemen yanımızdaki masaya ilişti.Dün gece seviştiklerine dair bir izlenim uyandı bende.-biliyorum şimdi içinizden sana ne,ya da nereden anladın gibi sözler söylüyorsunuz-sadece tahmin,ama yüzdesi  hayli yüksek bir tahmin…Her neyse  onların sevişmelerini bir kenara bırakıp  asıl konumuza dönelim.Çiftin davranışlarını elimde olmadan gözlemeye başladım -yaptığım doğru muydu,bilmiyorum-birbirlerine davranış biçimleri çok soğuk görünüyordu bu taraftan ,özellikle erkek tarafı bir hayli hoyrat davranıyordu.Kadının  da halinden memnun olmadığı her hareketinden belli oluyordu.Kısacası çift mutsuz birliktelik tablosu çiziyordu.   Bir yandan arkadaşımla yarım yamalak sohbetimize devam ederken bir yandan bu çiftin psikolojik hali üzerine kafa yormaya başladım-neden bu çifte taktım, belki kızı çok güzel buldum(Allah sahibine bağış

aşk...sevgi

Sevgi bilime, aşk dine yakındır. Bu yüzden hepimiz sevgimizden, sevdiğimizden kanıtlarla konuşur; sonunda emin oluruz. Ama aşk kapıya gelince herkes sorar: Aşka inanıyor musun?..                                                              *** Sevgi emektir. Çalışa çabalaya olur, o yüzden kolay kaybolmaz, gitmez... Aşk emanettir. Gökten zembille iner. Ve bir bakmışsın geldiği gibi gitmiş..
Resim
Belki yanılıyorum, ama herhangi bir kimse hakkında, yalnızca gülüşüne bakarak hüküm vermek kabildir bence; onun için hiç tanımadığınız birinin gülüşü daha ilk karşılaşmanızda hoşunuza giderse, karşınızdakinin iyi bir adam olduğundan tereddüt etmeyiniz. DOSTOYEVSKİ (Ölüler Evinden Anılar)
Resim
''…hiçbir ağaç ormana katılmak için büyümez çünkü.Mesele tek başına da işe yaradığının,işlediğinin bilincine varmaktır,bunun keyfiyle yaşayabilmektir.Aşk,ağaca tesadüfen konan kuştur;kuş ağacı üzemez,üzmemelidir de.Eğer bir ağaç kendisine konup sonra  da uçup giden bir kuş yüzünden acı çekiyorsa doğanın ayarlarıyla oynanmış demektir.Aşk,şansa bağlı temastır çünkü.Çünkü aşk,matematikteki’’teğet’’konusunda ilk örnektir.Değip geçmektir.Dokunup kaybolmaktır.Cin gördüğü hissine kapılmaktır bir bakıma.Aşık olmadan eş yaratmaya kalkışmak,rüzgarı bir kutuya kapattığını iddia etmek kadar salakçadır.Kutuyu açar bakarsınız ki rüzgar yok.Oysa siz fırtınanın kadar mümkünse aşkı da gövde de muhafaza etmek o kadar mümkündür.Hafıza bilgidir.Hatıra edimdir halbuki.Hafıza aracılıyla aşık olursanız sevgilinizin doğum gününü,ailesinin kökenini,uğurlu sayısını bilirsiniz;yaşadıklarınız iz bırakmaz.Hatıra aracılıyla aşık olursanız sevgilinizle karşılaştığınız ilk gün ne giydiğini hatırlarsınız da an

23.08.2011

23.08.2011…Bu tarihi   belki unutmak   zor olacak.Antalya’dan Alanya’ya   arabamla seyir halindeydim.Hafif bir müzik adete bana ninni olmuş,gözlerim kapandı,kapanacak.Dinlenmeliyim arabayı bir kenara çekip diye düşünüyor bir tarafım,diğer tarafım ise ne kaldı Alanya’ya,oraya varınca bir güzel dinlenirsin diyor.Ben ikinci tarafın   düşüncesine takılıp gidiyorum.Gözlerim kapandı,kapanacak,yola devam…Gözlerim kapanıyor,ne olduysa o anda oluyor:gözlerimi açıyorum yolu çıkıp yolun kenarındaki duvara vurmak üzereyim.Gözlerim kapandı,kapanacak,belki bir daha açılmayacak.Aman Tanrım! Ne trajedi…Sadece direksiyonu bilinçsiz bir şekilde çevirdiğimi hatırlıyorum,yoldayım,normal gidiyorum artık.En yakın benzin istasyonuna uğrayıp derin bir oh çekiyorum.Araba kullanmanın bir büyüsü var, J. G. Ballard   ne güze dile getirmiş. Şöyle diyor: "Saatler boyu parmak uçlarında kendi ölümünü tutuyor olmanın gizli büyüsü..." Bu öyle bir büyü ki ölümle adeta bilek güreşi yapıyoruz, düello halindey

bir tavsiye...

Resim
i Psikeart(çok hoş bir dergi)dergisiyle ilk defa bu ay tanıştım.Daha önce kitapçı raflarında görüyordum ama nedense ilgimi çekmiyordu.Sabah Gazetesi'nde Haşmet Babaoğlu  derginin bu ayki temasından bahsedince almaya karar verdim.Aldım,okdum ve çok beğendim.Dergi bu ay ''aşk acısı''temasını derinlemesine incelemiş ve yazarlardan çok hoş alıntılar yapmış.Ağustos sayısını kesinlikle ama kesinlikle kaçırmayın derim,eğer  okursanız bana hak vereceksiniz...
Resim
Okuduğum kitaplarda altını çizdiğim bölümleri sizinle paylşmaya devam ediyorum.Bu defa başucumun en değerli kitabı'Küçük Prens''ten bir bölüm aktaracağım: '' ...Senin ülkendeki insanlar dedi Küçük Prens, tek bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar... Aradıklarını da burada bulamıyorlar. Oysa aradıkları bir tek gülde ya da biraz suda bulunabilir. Ama gözler kördür, insan yüreğiyle aramalı. Göz hiçbir şeyin özünü göremez." "Çölü güzelleştiren şey, bir yerinde bir kuyunun gizlenmiş olmasıdır." "Geceleyin yıldızlara bakacaksın. Benim yıldızım çok küçük, bu yüzden sana gösteremem onu. Böylesi daha iyi. Benim yıldızım, yıldızlardan herhangi biri olacak senin için. O zaman bütün yıldızları seyretmeyi seveceksin, tümü de senin dostun olacak..." !!! İçimizdeki 'Küçük Prens'i öldürmeyelim...

Lütfen biraz ağlar mısınız?

Resim
Lütfen biraz ağlar mısınız? Yaşamak nasıl ayıp değilse Sevmek, sevişmek nasıl ayıp değilse Bir ağacın çiçeğe durması Bir ineğin buzağılaması Diyelim bir sokak köpeğinin Gözler önünde Önlenmez bir tutkuyla Ya da bir atın Ya da, o güzelim eşeğin Çiftleşmesi Güne, güneşe, doğaya, insana karşı Nasıl ayıp değilse İşte öyle ayıp değil, inanın; Lütfen biraz ağlayın... Ki, insanlığınıza ulaşın!

Mutlu olmak için önce acı mı çekmek gerekir?

Resim
Tempo dergisinin ağustos sayısında popüler yaşam filozofu Alain de Botton’un  yazısı çok ilginçti. Yazısının temel dayanağını Alman filozof Nietzsche’den alıntılar oluşturuyordu.Alman filozofa göre büyük başarılar kazanmanın,zafere  ve mutluluğa kavuşmanın yolu,tam da zıddını yaşamaktan geçiyor.Nietzsche’ye göre mutlu olma isteği insanoğlunu mutsuz eden en büyük çılgınlıklardan biri.Gerçekten  de mutlu olmak için  illaki acı mı çekmemiz gerekir,acı çekmeden  mutlu olamaz mıyız? Yaşam gerçekten zıddı ile  mi var oluyordu. Nietzsche:’’Düşmanlık, kıskançlık, hırs ve tahakküm düşkünlüğü hayatı belirleyen  duygulardır  ve en iyi zamanlarda bile var olacaklardır’’ Tabiî ki ünlü düşünür bu duyguları savunmuyordu,bu duyguları şükretmenin ve iyiliğe çıkan yolun kanıtları olarak görüyordu.Ona göre’’Aşk ve nefret,iyilik ve kötülük,minnettarlık ve intikam birbirlerine bağlıdır’’Bu duygular daima mücadele halindedir hangisinin galip geleceğini bizim yaşayış biçimimiz belirleyecektir.Yazının bu yeri

yaşamın bir anlamı varsa bu anlam ölümdür...

Resim
Okuduğum kitaplarda altını çizdiğim kısımları sizinle paylaşmaya devam ediyorum: ... ''Var olan tek gerçek ve inanılası öğretmen, insanların kendi vicdanlarıdır. Bunu bulabilmek için yalnız ve sessizlik içinde kalmak, çıplak toprağa ,çıplak ve çevrede hiçbir şey olmaksızın,sanki ölmüş gibi oturacaksın.Başlangıçta hiçbir şey hissetmezsin,tek algıladığın korkudur ama sonra derinden,uzaktan bir ses duymaya başlarsın,bu dingin bir sestir ve belki de başlangıçta tekdüzeliği seni rahatsız eder.Tuhaftır,en yüce sesleri duymayı beklerken   karşına en önemsizleri çıkar.Öylesine küçük ve tanıdık şeylerdir   ki bunlar bağırasın gelir.’’Ne yani,hepsi bu mu?’’Yaşamın bir anlamı varsa-diyecektir ses sana-bu anlam ölümdür,bütün öteki şeyler onun çevresinde döner.Amma keşif diyeceksin bu noktada,korkunç keşif,eninde sonunda ölüneceğini her insan bilir,en son kalan bile.Doğrudur,düşününce hepimiz biliriz ama düşüncede bilmek başkadır,yürekte bilmek bambaşkadır.Annen bütün kirpi ile karşıma dik
Resim
Yapacak bir şeyimin olmadığı zamanlarda okuduğum  kitaplardaki altını çizdiğim yerleri bir kez daha gözden geçiririm.İşte dün gece '''Aylak Adam''kitabını karıştırırken aşağıdaki parağrafın altını çizmişim.''...Güler hala denize bakıyordu.çekti yanına indirdi yüzünü.Başını göğsüne bastırıp dudaklarını öptü.Gözleri açık kaldılar.Acıta acıta öpüyordu,ama ona bir türlü gözlerini yumduramıyordu.Yüreği daralır gibi oldu.Artık dudakları güçsüzdü.Öpüşlerini bile değiştiren bir şey vardı.Neydi o?Belki yalnız o garson biliyordu.Başını yüzünden ayırıp kucağına bıraktı. Ne oluyor bize? diye sordu. Güler'in bakışlarında iniltili bir bakış vardı. Hiç. Buraya benden önce kimlerler geldiğini düşünüyordum. İçinde bir kırıklık duydu.Söylemeyecekti.buraya eskiden bir kere tek başına geldiğini söylese inanacak mıydı? ''Ya ben!Dudaklarını benden önce kimsenin öpmediğini söylese inanır mıyım?Yosa salt güvenmediğimiz için mi böyleyiz?Gözlerini kaldırdı,ka

Geçmişin rengi hep değişir mi?

Resim
Hava ılık...Bu durumdan sinekler memnun sanki,son günlerde çoğaldılar.Balkondayım,biraz da sinirliyim,niçin sinirliyim onu bile bilmiyorum.Başımın ağrıması da cabası.Haber sitelerine bakayım diyorum,şehitlerimiz,üzülüyorum,bakamıyorum.''On iki askerimiz şehit oldu,allah rahmet eylesin''manşetleri ne kadar duygusuz,hissiyatsız.Halbuki-üzüntüden yutkunuyorum-ne hikayeler sonlanndı bu sabah .Hikayelerinin sonlarını bile göremediler.Hikayeleri vardı hepsinin anlatılacak,özlemleri vardı yaşanılacak,hayalleri vardı görülecek...Ama bitiremediler hikeyelerini.Onlar bizim hikayelerimiz...Onlar bizim sonunu tamamlayamağımız cümleririmiz.Ne zaman bir şehit haberi duysam hep aynı sahne gelir derin bir hüzünle: Menemen'de Kubeilay Şehitliği gezerken bir şehit ailesinin yüreğimi burkan görüntüsü.On yıl olmuş çocukları şehit olalı,mezarına nasıl bakıyorlar biliyor musunuz,elleri titiriyor mezara dokunurken,gözlerinde tarifsiz bir hüzün,sözcükler ortadan kaybolmuş zaten...Hala o sa