Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

''Yaşamak Güzel Şey''

Bu yazıyı nedense kendime yazmak istedim,neden böyle istedim,bilmiyorum.Öncelikle şunu belirteyim şu 21 Aralık kıyamet kopacak mı kopmayacak mı muhabbetinden sıkıldım.21Aralık geçti,ne kıyamet koptu ne de farklı bir şey oldu.Şunu galiba anlamıyoruz ya da anlıyoruz ama halının altına süpürdüğümüz tozlar misali görmezlikten geliyoruz:Herkesin kıyameti kendine,zaten dünyanın her yerinde haberi olduğumuz/olmadığımız her gün küçük  kıyametler kopuyor.Ne kadar duyarlıyız bu küçük kıyametlere şüpheliyim.Ama şu kadarını söyleyeyim:O küçük kıyametler sevenleri için kıyametin o bahsettiğimiz büyük kıyametin ta kendisidir.Çok da lafı uzatıp sizi de sıkmak istemiyorum.Yaşamanın kıymetini bilmiyoruz,örseliyoruz.Nefes almanın ne yüce bir şey olduğunu,yürümenin,sohbet etmenin,dokunmanın ne olağanüstü bize verilmiş armağanlar olduğunu ancak kaybedenler biliyor-hemen itiraz edeceksiniz,ben biliyorum diye.Sorun da burda sadece biliyoruz ama hissetmiyoruz-Dostlar yaşamak güzel şey...Hissederek dolu dolu

Seni Affediyorum...

Bu sene benim ve birçok tanıdığımın zorlandığı bir sene oldu. Bu cümlemi hiç sevmedim aslında. Şikayetçi bir tınısı var. Yazdığın, yaptığın her şey kalıyor geçmişinde. Geri dönemiyorsun silmek için. O cümlemin yerine, “Bizler zor koşulların insanlarıyız, sınırlarımızı zorladık bu sene!” deseydim, umutlu bir tınısı olurdu. Umut nasıl da incecik bir çizgiyle umutsuzluktan ayrılıyor. Ben, zorlandıkça açılıyorum. Kamçılanıyorum. İnadım, uğraşım kendimle ve kendi hayatımla! Kimseyle bir derdim yok çok şükür. Başkalarının bahçesinde ve hayatında da yok gözüm. Mutluluklarım da, hüzünlerim de benim. Bu ikisi kalbimde iyi arkadaş. Şanslı olduğumu da biliyorum. Çok şükür. Bir de anneciğimden bana “Haydi kalk toparlan kızım, hele bir yarın olsun halledersin. Hayatta mucizeler var, inan...” geni geçmiş. İyi ki geçmiş! Annemin bana verdiği en büyük armağandır bu mucizevi inanç. Allah ondan bin razı olsun. Umarım ben de çocuklarıma geçirmişimdir o geni... Geçmediyse de, öğretebilmeyi u

Üç kadın...

İçeride üç kadın bir erkek vardı,erkek bir işle uğraşıyordu,kadınları dinlemiyor gibi görünse de kulağı kadınların söylediklerindeydi.Konuşmalar ilgisini çekmişti,çekmemesi mümkün de değildi zaten.Kadınlar gündelik konularla ilgili birkaç laf söyedikten sonta asıl konuşmak istedikleri konuya bir an önce gelmek istiyor gibiydiler.Kadınlardan birisi evlilikten üç ay sonra kocasından boşanmıştı,diğer kadınlardan biri de boşanmıştı ama resmi işlemler henüz bitmemişti.Üçüncü kadın ise daha çok kadere inanıyor gibiydi,evliydi,mutlu da bir evliği vardı.Üçününde kız çocuğunun olması  sohbeti daha ilginç hale getiriyordu.Konuşmak istedikleri konu 'erkek'ler üzerinden eski kocalarıydı.Genç adam bir ara konuşmalardan koptu:O kız çocuklarını düşündü,ne kadar da zordu onlar için hayat.Baba figürü hep eksik kalacaktı yaşamlarında.Muhtemelen ileri de erkek arkadaşlarında arayacakları o baba figürünü,bulamayacaklardı,üzüleceklerdi.Daha çok arayacaklar,daha da çok üzüleceklerdi.Tam bunları düşü

Kelimlerin Gücü

Resim

Kainat Satır Aralarındadır...İbn Arabi...

Bu akşam ''Amerikan Güzeli'' filmini bir kez daha izledim.-Kaçıncı kez izlediğimi hatırlayamıyorum,bundan sonra kaç kez daha izleyeceğimi ben bile bilmiyorum.Çok güzel bir film olduğunu söylemeye bile gerek yok,hele bir de bu yazıyı okuyup izlemeyenler varsa bir an önce izlemeli.Filmi her izleyişimde bir başka cümlesine takılıp kalıyorum.Bu sefer de ''Şu hayatta sıradan olmak kadar sıkıcı bir şey yoktur.'' cümlesine takılıp kaldım.Dayanamadım ''sıradan'' sözcüğün anlamına sözlükten baktım.Sözcüğün anlamını bildiğim halde neden sözlüğe baktım  benim içinde muamma.Sözlükte ''sıradan'' sözcüğünün karşında şu ifdeler yazıyordu:'' sıfat Bayağı''.Hatta ''sıradan kelimesinin içinde geçtiği bir cümleyi anlamın yanına iliştirilmişti:" Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde, basit bir dalgınlık, sıradan bir elektrik kaçağı. " - E. Şafak .Ve düşünmeye başladım''sıradanlığımızı.Arka fonda  Ann

Umutsuzluğa kapılmayalım...

Elem neşrah leke sadrek; ve vâda’na anke vizrekelleziy enkada zahrek; ve refâ’na leke zikrek. Feinne meâl usri yüsren inne meâl usri yüsra. Feizâ ferağte fensab ve ilâ rabbike fergab!.. Anlamı: Biz senin göğsünü açmadık (basiyretini genişletmedik) mi?.. Belini büken yükü üzerinden almadık mı?.. Nâmını yükseltmedik mi?.. Kesinlikle her güçlükle beraber bir kolaylık vardır!.. Hiç şüphesiz her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyle ise, işlerinden kurtulunca diğerine başla; Rabbine yaklaş!..

İnsanoğlu...

''...Sahiplik ne kaygan bir kavram aslında. Her şeyimizi, payelerimizi, omuzlarımızdaki apoletleri, gururu, kıskançlığı, korkuyu üstüne yığıp, koca bir imparator olarak başa çıkardığımız ‘sahiplik hissi’ sadece bir göz yanılması. Bu dünyada bir şeye sahip olduğunu düşünmek, bir misafirliğe gittiğimizde, üstüne oturduğumuz kanepenin ‘bizim’ olduğunu iddia etmeye benziyor. Hatta ona bile benzemiyor, çünkü o kanepe, onlardan çok sonra, başkalarını aynı şekilde bir güzel ağırlayacak, kandıracak. Hayatta karşımıza çıkanları, eşya ya da insan, önümüzdeki bir yürüyen bandın üstünden geçenler olarak görsek rahat ederiz. Anı yaşamak diye bas bas bağırılan şeye yakınlaşmış oluruz. Önümüzden geçip giden şu güzel şeye, kanepeye ya da ‘sana’, o an karşılaşılan ve tadına varılması için az vakit olan şeyler olarak baksak, hayatı görmüş oluruz. Hatta, hayata göz kırpmış oluruz. Ellerimiz, kollarımız boş olursa, kucaklayabiliriz. Rüzgar geçebilir içimizden. Ayaklarımız serbest ol