Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bazen görmeyi unuttuğum şeylerin bakmayı unuttuklarım olduğunu...

ını. Herkesin ışığının sonradan tanıdıkça yandığını, ilk başta oynayanın sadece bir gölge oyunu olduğunu. Bir insana ilk kez sadece eskimiş Kimseye ilk bakışın asıl bakış olmadığ  bir çerçeveden bakılabildiğini. Şansı verince içlerinden, hani o doğum günü kartlarında olduğu gibi, üç boyutlu rengarenk bir katlama sanatı çıktığını. Herkesin bir nevi o çocukken yediğimiz sürpriz yumurtalardan olduğunu... Bazen görmeyi unuttuğum şeylerin bakmayı unuttuklarım olduğunu. Kalbi ritim tutmuş, hayat dansı yapan tüm canlıların benim canım olduğunu. Eşitim, kardeşim olduğunu. Şu gördüğüm herkesin, sadece tesadüfen, annem babam kardeşim kuzenim dostum sevgilim olmadığını. Hayatın bir mucize, her sabah uyanmanın bir şaheser, nefes alıp vermenin büyük bir festival olduğunu. Her gün oynanan bu deli tiyatronun parçası olmanın neşesiyle bir kez daha uyanmanın coşkusunu kalbimde bir kelebek gibi taşımayı. Taşarsam da taşmayı, kaçarsam da kaçmayı, üşenmeden yapmayı. Benim bulduğum dışında, binlerce

''Yukarı bak'' der,''bulutlara,gökyüzüne''

Dün bir gazetede Zeynep Farah Abdullah'ın bir röportajını okudum.Harikaydı.Ama bir bölümü beni çok etkiledi,sizinle paylaşmak istedim: -Hep bu kadar neşeli misin?  Evet neşeliyim ya.Annem çok sıkıldığım zamanlarda ''Yukarı bak'' der,''bulutlara,gökyüzüne''.Herkes gibi yaşıyoruz bitecek yani.Ben o yüzden mi acaba bu kadar neşeliyim?Ama tadını çıkarmak önemli.Bunu yapamadığım zamanlar tabiiki oluyor ama sonuçta hayat çok kısa,bitecek gidecek, ben 25 yaşındayım.Daha dün 17 yaşındaydım. -Sen kendini güzel hisseden kadın değilsin o zaman?  Ben kendimi çok enerjik hissediyorum.Bir de pozitif olunca güzelliğe falan bakılmıyor.Seviyorum pozitif olmayı.Hayatta başımıza gelebilecek en kötü şey,en kötü şeyi nasıl gördüğünle alakalı.Ölmek çok doğal şey.Allak korusun sakatlanmak olabilir,onda bile bir umut var. Garip bir şey,aslında.''En kötüsü nü görsem ne olur diye düşününce hayat hafifliyor gibi. -Ne güzel böyle bakabilmek. Annem çok pozitifti

Allah'ım Her Şey İçin Sana Teşekkür Ederim.

Dün Hürriyet gazetesinde Nil Karaibrahimgil köşesinde çok etkileyici aynı zamanda da düşündürücü bir yazı yazmış.Çok etkilendim.Şükrettim.  Çok eskiden bir yoga dersi sonrası güzel bir şey öğrenmiştim. Bedenine, son bir saat yapabildiklerin için teşekkür etmeyi...Sonra bunu sabah yürüyüşleri sonrası yapmaya başladım. Yürüyüş sonrası,gözlerimi kapatıp, bedenime bana bunu yaşattığı için teşekkür ediyorum.Hatta anneme de öğrettim, çok hoşuna gitti, o da yapıyor.Hayatta her şeyin; beden, ruh, akıl ve başka ne varsa, geçici taşıyıcısı olduğunuunutmamak lazım.Bize verilen tüm beceriler, sadece "şimdilik" bizimle.Geçen hafta Londra'da Tate Müzesi'nde, bebek arabasıyla asansör beklerken şu yazıyla karşılaştım: Merdivenleri çıkabilmenin tadını çıkartın ve asansörü yaşlılarla, ihtiyacı olanlara bırakın.Tadını çıkartın... Ne güzel söylemişler. Merdiven çıkmanın tadını çıkartmak, kutlamak gereken bir şey olduğunu hatırlayanımız var mı? Çoğu zaman bizim için külfet, yorgunluk, z

...Hep yanıtı yasaklanmış sorular sordular /O masal ülkesinin kapılarını zorladılar …”

Resim

Karşı Kıyı...

“Hayat bir göle benzer,suya girdiğinde karşı kıyılara hiç ulaşılmayacak kadar uzakta görünürler sana... Yarısını geçtikten sonra, inanılmaz bir hızla karşı kıyıya doğru yüzmekte olduğunu görürsün... İstemeden hızla karşı kıyıya doğru yüzüyorsundur... Karşı kıyının aslında ne kadar da yakın olduğunu fark ettiğinde hüzünlenirsin...””

Habil,Kabil ve İklimya...

Bir bayram daha bitti.Telaşlıydı.Güzeldi.Buraya bir şeyler yazmak istedim.Yazacağım çok şey vardı ama yazamadım,fırsatım olmadı.Sizinle güzel ama bir o kadar da hüzünlü bir hikaye paylaşmak istiyorum.Her gününüz bayram tadında güzel geçsin Diyarlardan Suriye, dağlardan Kasion.Hz. Adem ile Havva tatlı bir telaş içindeler.Evlatlarının mürüvvetini görecekler.Kırk evladın en güzeli İklimya ile büyük abisi Habil, dünya evine girecekler.Dünya dediğin o zaman kırk iki kişilik bir yer.   Gelin görün ki ortada bir kavga kokusu var.   İklimya’nın ikiz kardeşi Kabil bu düğüne karşı.Bacısıyla kendisi evlenmek istiyor.   Ana baba, “töremiz böyle değil, aynı batında doğanlar evlenebilemezler!” diyor.   Kabil töreye karşı. Babaya asi geliyor, anayı dinlemiyor, ağabeye dikleniyor.Baba ne yapsın, ikisi de evladı.Gerçi İklimya da evlat ama ona soran yok.   “Allah’ı hakem edelim” diyor.   “İkiniz de bir kurban verin rabbimize, hanginizinki kabul olunursa İklimya onundur.”  “Kestiğiniz kurbanların ne