karışık notlar...

Anne yüreği, kocaman bir liman… O liman bu dünyadan çekip gidince geriye bir dolu gözyaşı kalıyor... Başbakanın annesinin cenaze törenini izlerken bunları düşündüm.

Hep derler ya iyi insan ağlar, gerçekten yüreği kötü olan insanlar ağlamaz mı, ya da şöyle soralım: Ağlayan her insan iyi yürekli midir?

‘’Sevmek bir buluşma!.. Buluşmaya erken geldiysen ya da geç kaldıysan, her şey aşka dönüşüyor... Tam zamanında orada olduysan... Ya duygular uçup gidiyor ya da şefkat ağırlıklı bir ilişki başlıyor.’’Aşk sonbahar, sevgi ise yazdır. Aşk sonbahar gibi şaşırtır,
sevgi olağandır, durgun bir akarsu gibi…

Yalnızlık etrafında bir dostunun bir arkadaşının olmaması mı yoksa yüreğinde taşıyabilecek birisini bulamamak mı? Yalnız olmak mı, yalnız kalmak mı, hangisi daha zor acaba?

Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlık ölümün yarısıdır, diyordu Halil Cibran, Bu sözü okurken Kafka kulağımda çınlar gibi oldu: İnsanın belli başlı iki günahı vardır, diğer günahlar bundan doğar: Sabırsızlık, Kayıtsızlık.

Steve Jobs’un elması mı daha günahkar, yoksa Hz Havva’nın ısırdığı elma mı? Elma bu gücü nerden alıyor ki insanlığı bu kadar derinden etkiliyor…

Hepinize güzel bir Pazar günü dinlerken bir videoyla sizi baş başa bırakıyorum:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde