Güneşe Yolculuk-1

Kadın boynunu büktü… Sessizlik  bir ağrı gibi yavaş yavaş ama tüm bedeni korkunç bir şekilde sarmıştı. Uzun sürece öylece kaldı, etrafına aldırmadan. Sonra başını hafifçe kaldırdı veçekinerek-neden öekindiğini kendisi de bilmiyordu-etrafına bakındı. Kahkaha sesleri,çocuk sesleri  birbirine karışmıştı. Hayat bir ırmak gibi akıp gidiyordu. Kendisinin bile zor anlabileceği bir sesle mı mırıldandı: ‘’Belli ki güneş herkes için aynı doğmuyordu’’. Hâlbuki ne güzel başlamıştı, seviyordu, seviliyordu. Sonbahar olmasına rağmen bedeni ve ruhu ilkbaharın o güzel neşesine bürünmüştü. Güneş artık farklı doğuyor ve farklı batıyordu.Güneşin rengini gözlerimizden alıyordu sanki diye söylendi. Beklenmedik anda kendi masalını yaşıyordu. Zaman geçtikçe  masalın büyüsü de bozuldu sanki.’’Sanki’’kelimesi fazlaydı. Bozulmuştu. Kadının aklına Cemal Süreyya’nın bir sözü geldi:’’Aşk ‘’hoş’’ vaattir, karşılıklı… Keşke hep öyle kalabilse! ’’Aşklar da bakım istiyor, öğrenemedik gitti’’ ve ekledi kadın: Aşk sadece bakışma değil, bakım da!

Çayı da soğumuştu, bir yudum bile alamadan. Kendi kendine konuşmaya devam etti kadın:’’Bazen insan aşk meşk istemiyor, sadece beğenilmek, iyiki varsın, benim için çok değerlisin duygusunu iliklerine kadar hissetmek istiyor.’’İyi ki varsın duygusunu en başlarda yaşamıştı evet ama daha sonra yavaş yavaş azalmıştı bu duygu. Sevdiği tarafından beğenilmek, değer verilmek ibadetlerin en güzeliydi onun için.Ama bu duygularda sönmüştü bitmekte olan bir mumun yavaş yavaş söndüğü gibi.Mum sönmüş,etraf karanlığa bürünmüştü güneşe rağmen...Güneşi bir daha açacak mıydı,açacaksa  ne zaman açacaktı?…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde