Güneşe yolculuk 2

  Güneş açacaktı elbet hem de olağanca cömertliğiyle.Birden nerden geldiği belli olmayan bir huzur doldu ruhuna ve bedene.Herkes ve her şey daha duru ve daha güzel göründü gözüne.Hemen iki adım ilerisinde sonbaharıın sarı ışığının tadını çıkaran kedinin siyah beyaz tüylerini okşamaya başladı.''Öldürmeyen acı insanı olgunlaştırır sözünü hatırladı bir an ama kim söylediğini hatırlayamadı kadın.Garson ona mı gülümsüyordu yoksa ona mı öyle gelmişti tam kestiremedi,zaten pek bir önemi de yoktu.Bir çay daha söyledi,bu çay daha sıcak ve daha güzeldi,hani derler ya ''tavşan kanı'' misali.Telefonunu çıkardı en yakın arkadaşını aramayı düşündü ama canı istemedi ne hikmetse.Telefonunu tamamen kapattı,böylece bir süre kendine zaman ayırmış olacaktı.Kendine zaman ayırmayalı ne kadar da uzun zaman olmuştu,hep başkası için yaşamış,başkasının düşüncesini önemsemişti.Artık bu yepyeni yılda değiştirmeliyi bazı şeyler.Kendi bedenine özellikle ruhuna daha çok zaman ayırmalı,kendi ruhunun takvimini oluşturmalıydı.Gözlerini kaldırdı etrafını bir kuyumcu titizliğiyle süzdü ve büfenin yanında öylece duran çiçekçi kzı gördü,yaklaştı ve bir şeyler konuştu onunla.Bir demet nergis aldı,kokladı,kokaladı.Çiçeklerin kokularını oldum olası severdi zaten,her zaman düşünürdü o kadar teknolojiye rağmen insanoğlu bir türlü bu çiçeklerin verdiği o güzel kokuyu elde edemiyordu.Nergisler ne güzel kokuyordu.Yeni doğan bebeğin kokusunu ve nergislerin kokusuna adeta tapıyordu.Nergisleri sıkıca eline aldı derin derin ve uzun uzun kokladı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde