Güneşe yolculuk-4

Yalanlar,yalanlar, umutların ardında saklanan yalanlardan usanmıştı uzun  saçları dizlerine kadar dökülen kadın.Acılarını,yaşadıklarını düşündü,ruhundaki acılar daha çok acıtıyordu onu,dillendiremediği acılardı onlar.Çantasından buruşmuş bir kağıt  parçası çıkardı,elindeki sallanıp duran kalemle şunları yazdı:''Başımıza gelen her kötü şey ,her acı aslında bizim Tanrı'mızdır.'' Bu sözün sahibini hatırlamaya çalıştı ama bir türlü çıkaramadı.Buruşmuş kağıdı elinde iyice top haline getirdi,atabildiği kadar uzağa attı.Durup dururken neden böyle bir şey yaptığına anlam veremedi,yalnız kaldığı zaman böyle kendini de hayrete düşürecek şeyler yapardı,bu da bunlardan biriydi.Bir yerlerde okumuşu:Derin bir soluk alacaksın... Her şeyi kaybetsen bile hayallerini kaybetmeyeceksin...” Şükür ki hayallerini kaybetmemişti,hayalleri vardı uzun cümlelerle anlatılacak,hayaleri vardı güneş doğdunda gerçekmesini umduğu.Baş parmağıyla işaret parmağı arasındaki yeşiL kaleme baktı,Geçmişi düşündü:
Acıyı!
Hüznü!
Hayalleri!
ve her şeyi!
Düşündü,düşündü,düşündü...Bulutsuz yüreğini aniden bir bulut kümesi kapladı tıpkı gökyüzündeki kara bulutlar gib.Yanından geçen köpeklerden birini sevmeye çalıştı,köpek aynı uysallıkla karşılık vermedi,buna aldırmadan arkadan gelen köpeği sevdi.Sokaktan geçen çocukların gözlerinin içine baktı,umut aradı çocukların gözlerinde,belki de kendi çocukluğunu arada bulamayacağını bilerek.Çocukların oyununa katılmayı ,eşlik etmeyi düşündü ama buna cesaret bile edemeden tekrar kendi dünyasına döndü...Yalanlar,yalanlar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde