tuhaf meyve-siyah ağıt-


Sene 1930. Yer Indiana. Amerika’da ırkçılığın ve nefret söyleminin ayyuka çıktığı dönemler. İki siyah genç, sırf derilerinin renginden ötürü, durup dururken yol ortasında bir grup beyaz erkek tarafından kovalanırlar. “Siyahları istemiyoruz” diye bağırır arkadaki güruh: “Defolun topraklarımızdan.” İki siyah delikanlı panik içinde koşmaya başlar, ama kovalayanlar onlardan daha hızlı çıkar. Onlarca insan savunmasız ve silahsız iki kişiye tekme tokat girişir, çullanırlar. Gençleri ölesiye döver, ardından linç eder, sonra da cansız bedenlerini bir ağacın dallarından sallandırırlar. Bölgedeki öteki siyahlara da ibret olsun diye. İki delikanlının bedeni ağacın dallarında sallanır, karayelde titreşen yapraklar gibi. Olay yerine gelen muhabirler fotoğraf çeker, gazetelerine yazı geçerler. Polis faillerin peşine düşer ya da düşer gibi yapar. Birkaç kişi mimlenir, gerisi geçiştirilir. Derken unutulur hadise. Daha doğrusu, her zaman olduğu gibi, canı yanan, yüreği dağlananlar unutmaz da, berikiler unutuverir. Seneler sonra bir gün Amerikalı şair Abel Meeropol bir kitabı karıştırırken o gün orada çekilen siyah beyaz bir fotoğraf bulur. Gözlerini ayıramaz fotoğraftan. Ağaçtaki gençlerden koparamaz bakışlarını. Aynı gün eve gidince bir şiir kaleme alır: “Güneyde ağaçlar tuhaf bir meyve verir / Yapraklarında kan, köklerinde kan / Güneyin rüzgârlarında sallanır siyah bedenler / Tuhaf meyveler gibi...”

Bu arada New York’ta caz kulüplerinde ünlenmekte ve yükselmektedir Billie Holiday. Sesi, tarzı, duruşu, şarkı söylerken seyircisine geçirdiği enerji... Her şeyiyle biriciktir. Irkçılığın normal addedildiği bir dönemde o müziğiyle önyargıları kırmakta, tabuları zorlamaktadır. Okumayı sever. Şiir, hikâye, roman... Bir gün bir şiir çıkar karşısına. Yürekten etkilenir. Besteler ve söylemeye başlar. Her gece, caz kulübünde konserin son parçasıdır artık Tuhaf Meyve. Garsonlar servis yapmayı bırakır, seyirciler soluklarını tutar, tüm kulübe derin bir sessizlik hâkim olur, ışıklar karartılır. Sadece Billie Holiday’in üzerinde minicik bir ışık hüzmesi durur. Ve bu şekilde, o koyu karanlık ve kesif sessizlikte başlar şarkısını söylemeye. 1930 senesinde linç edilen iki siyah delikanlıya yaktığı ağıttır. Plak şirketleri ve kulüp patronları hoşlanmazlar bu durumdan. Politik sözler sarf etmesini istemezler şarkıcının. Sadece insanları eğlendirsin, hoşça vakit geçirmelerini sağlasın yeter, diye düşünürler. Aşktan ve ayrılıktan bahsetsin ama girmesin politik meselelere. Billie Holiday inat eder, dinlemez kimseyi. Sonunda baktı ki olmuyor, kendi imkânlarıyla stüdyoda okur bu şarkıyı. Okur ve ölümsüz kılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde