Bütün aşıklar aynı yaştadır...

*Daha iyi bir insansam, bunu aşka borçluyum…
*Aşkınızı herkesle konuşmayın: Ben bu hatayı, hayatım boyunca yaptım. Bazı konular, herkese göre değildir. Hayatın diğer alanlarında kendimize, iyi-kötü bir sınır, bir ölçü getirirken, aşk söz konusu olduğunda, herkesle konuşulabilir bir şey sanırız onu. Oysa aşk da siyaset gibidir, herkesle tartışılmaz. Aşk korkutur. Kendi aşkınızla başkalarının korkularına dokunmayın! Bırakın aşksız yaşasınlar ve bunu hayatın gerçeği sansınlar.
* “Peki ben ne zaman aşık olacağım?” diye mızmızlanıp duranlar… Belki mızmızlanmayı bıraktığınızda…

*Bazı aşklar, kendi yangınında ölür. Yeterince tutuşmadan, alevine doymadan kül olur. Erken rüzgar, fazla har, ne derseniz deyin artık. Geçip gitmiştir...

*Aşkı var ama aşkının ahlakı yok! Aşkın sorunları biter mi?
* Bazı durumlarda onu beklerken bildiğin şudur: “Gelirse mutlu olacaksın, gelmezse huzurlu…”
* Aşk ölümden daha soğuktur, der ya Fassbinder. Öyle, bazı soğuklar yakıcıdır…
* Karşılıksız aşk, sahibine emanet…
 *“Tek istediğim, her şeyin eskisi gibi olması.” Eğer bu cümleyi kuracak yere gelmişseniz, zaten hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
*Bazı insanları aşk bile güzelleştiremez!

*Mutlu aşk yoktur. Mutlu aşk vardır. Aşk zaten yalandır. Aşk her zaman vardır, olacaktır. Aşık diye bir şey yoktur. Hayır, vardır. Aşk güzeldir, kötü olan ayrılık. Hepsi boş laf. Hepsi boş laf bunların. Bir gün ya çıkagelir hayatına ya gelmez. Herkes kendi yaşadığını, herkesin yaşadığı sanır…
· Sen aklınla ne düşünürsen düşün, kalbin kendi hafızası var...
· Karşındaki sorar:
- Ne düşünüyorsun?
Hiç.
- Hiç konuşmuyorsun?
Ne söyleyeyim?
- Bilmem.
Bir çay daha?
- Olur.
Aşk, saklanır.
* Aşıkların çoğunluğu, ‘devamsızlıktan’ sınıfta kalır.

*En evrensel dil, ‘arzu’dur. Her dile çevrilebilir ve her dilde karşılığı vardır. Çeşitli uyruklar altında ortaya çıksa da aşk, onun kütüğüne kayıtlıdır…
*Aşk ruhun cüretidir.
* Her aşk, kendi adasını yaratır. Sular altında kalana kadar.
*En kötü aşıklar, kendine aşık olanların arasından çıkar…
* Bazı seri aşıklar, seri katilleri hatırlatır.

* Ona dedim ki: Ben de senden, seninle olan ilişkimden bir şey öğrendim. Kendimin kıymetini öğrendim. Kendime değer vermeyi, bir ölçüde de olsa kendimi korumayı, kollamayı. Sen beni öyle hoyrat kullandın ki, ben de işte bunları öğrendim. Gülümsedi. Yıllar sonra gelen, geç bir gülümsemeyle gülümsedi. Bazı armağanların geç olması, değerini hiç azaltmıyor. Boşuna değilmiş diyorsun, hiç boşuna değilmiş…
* Aşk aradığını söyleyenlerin çoğunun istedikleri aşk değil, aşıktır aslında. Kendileri için kafalarında kurdukları ‘senaryoyu’ gerçekleştirebilecek ‘biçilmiş kaftan’ bir aşık. Birbirine yakın göründüğü için ayırt etmekte zorlanılan bu durum, deneyimlerimizle berraklaşır. Çoğu kez yanılgılarımız ve kayıplarımızla…

* Başlarken de biliyordum: Aşk hakkında ne söylerseniz söyleyin, eksik kalacaktır. Yeni bir şey söylemek zaten olanaksızdır. Söylediklerinizin bir bölümü kimileri tarafından ya yaşam deneyim noksanlığı, ya kötü niyet ya da düpedüz budalalık nedeniyle yanlış anlaşılacak: Başkalarına ya da hayata yanlış aktarılacaktır. En kötüsüyse, ne kadar yazarsanız yazın, söyleyeceklerinizin onda birini bile söylememiş olduğunuzu bilmenizdir...

not:Bu notlar Murathan Mungan'ın ''Aşkın Cep Defteri'' kitabından Ayşe Arman tarafından alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde