Ayrılık...

Kalabalık bir peron, trenin bacasından çıkan kalın dumanlar, tekerleklerin arasından fışkıran buharlar, çan sesleri, gürültüler ve sessizce birbirine bakan kederli iki insan...

Söylenecek o kadar çok söz ve bunları söyleyebilmek için o kadar az zaman vardır ki kimse bir şey söyleyemez.

Kalabalığın ortasında iki kişilik bir sessizlik büyür.

Arada bir kısa, kesik, manasız cümleler söylenir.

Ve birbirinden hiç ayrılmak istemeyen iki insan, bir an önce tren kalksın, bu huzursuz sessizlik bitsin ve derin acılarına gömülsünler diye beklerler.

Acının, birkaç dakikalığına da olsa bir sıkıntıya bürünmesi, onları biraz sonra çekecekleri acıdan daha fazla kederlendirir.

Sonra düdük çalar.

Tren olduğu yerde kımıldanır.

Aralarından biri trene biner.

Tren yavaşça hareket eder.

Kalan, trenin yanında yürümeye çabalar.

Giden, cama dayanır.

Birbirlerine bakarlar.

Öyle bakarlar.

Tren hızlanır.

Aralarından biri "Seni seviyorum" diye bağırır ama artık çok geçtir, kelimeler rüzgara karışıp kaybolur.

İstasyon boşalır.

Issızlık ve yalnızlık basar.

Sonrası derin bir keder...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1816 yılında,Baltimore kentinde eski bir tapınağın duvarına yazılmış bir metin...

Habil,Kabil ve İklimya...

Maviyi Soruyordun,Mavi Bir Huydur Bizde